Bob Dylan bir derya. Kendi sesinden dinlediğinizde sizi hiçbir şekilde etkilemeyen şarkılar, cover’landığında, bilhassa Bob’un alaycı sesi yerine azıcık hüzün eklendiğinde, fevkalade etkileyici hâle gelebiliyor. Bir yorumda bahsedildiği gibi Miley Cyrus hayranı olacağımı hiç düşünmezdim ama, “You’re Gonna Make Me Lonesome When You Go”dan sonra benim yakın zamana dek denk gelmediğim “Baby, I’m in the…
Editör Ceketim #1 – Madonna Olacakmış & Nil Karaibrahimgil
İnsan bir iş tutturmuşken kendi kendine mırıldanır ya, bi’ süredir dinlediği şarkının sözlerini, yahut ezberlediği bir şiiri, hatta roman alıntılarını… Ben epey süredir bunları oldukları gibi değil de aklımda yer ettiği şekilde dile getirdiğimi fark ettim. Bunu zaten neredeyse herkes bu şekilde yapar buster, senin farkın ne ola ki diyor olabilirsiniz, ve fevkalade haklısınız da….
Luviya ile filmlere puan vermeyi öğreniyorum, Cry-Baby ve Bıçak Sırtı
Ama ve buster Efsanelerini Anıyor etkinliğinde sıra, benim büyüme zamanıma denk gelmiş, en mi en eski tanıştığım, harika insanlardan luviya, namıdiğer Lluvia’da. Mirasını bir şekilde devam ettirdiğim için aklıma düşen, çok mu çok özlediğim, harika insanlardan bir başkası. Yine en son 11-12 sene önce kendisinden haber aldığımız için bu yazıyı görecek mi pek şüpheli. (İyimser…
Kısa Kısa #28
*Filmlerdeki yemek sahneleri beni çok güldürüyor. Buz gibi olmuş yemekli sahnenin bin seferde çekilmesi elbette berbat bir durum tüm set çalışanları için ama aktörlerin hiçbir zaman o yemeği ağzına atmamaları, attılarsa da yanağının bir kenarında tutmaları, tutmuyorsa da bir lokmayı bin saat çiğnemeleri ve hatta -biraz da utanmazca- sanki dişlerinin arasına kaçmış gibi ucuz numaralar…
Füruzan, Arda Sedefçigil ve Okumak
Son zamanlarda yaptığım en popüler şakam liseye gidene dek nasıl da bir fanusun içinde yetiştiğim, benden olmayanları nasıl hiç mi hiç bilemediğim ve bütün bunları öğrenince yaşadığım o hayli uzun aydınlanma süreci üzerine olan… Görece hâli vakti yerinde, İstanbullu, Atatürkçü ve Sünni iki ailenin tek torunu. Bu yüzden hayatım boyunca pek bir zorlukla karşılaşmadım desem…
Barney’s Version: Duyumsamalar
Kimi arkadaşlarım neden hâlâ filmleri arşivlediğimi soruyor, kimisi hiç de çok okunmayacağımı bilmeme rağmen neden hâlâ yazdığımı. Onlara zaman zaman neden nefes aldıklarını sormak geliyor içimden. Sormuyorum. Ya da bazen çünkü ben malım bir tek siz akıllısınız demek de geçmiyor değil aynı içten. Susuyorum. Aslında temelde kimse artık cevap almak için soru sormuyor. Yalnızca kafasındaki şablona…
Anatomy of a Fall: NBC vs. Zeki Demirkubuz
Efem malumunuz oscar adayları açıklandı. Heykelcik için hislerim kuvvetli olmasa da iki adaylık, bilhassa yazmayı şiar edindiğimden benim için hâlâ mühimmiyatını (=PPP) koruyor: İlki; iyi, yahut gözden kaçan, yahut kolay okunan (bu tür romanlardan uyarlanan filmler çok çok başarılı oluyor genelde) kitapları öğrenmek, bilmediğimiz tiyatro oyunları ile haşırneşir olmak ya da önceden izlemediğimiz filmlerin hakkını…
Yapay Zekâ, Aşağılık Kompleksi ve İnsan
Yapay zekâyı kullanarak bir kişi Parla marşını Zeki Müren’e cover’lattı, duymuşsunuzdur. Bu da -yine ve bittabi- son derece yüzeysel tartışmaları ve sürü psikolojisini beraberinde getirdi. Genelde söylenegelen bu gibi durumların sanatçının yaşarken oluşturmaya çalıştığı mirası zedelediği yönündeydi. Ben, içimizde yaşadığımız dünya ve yasaları, önceden yaptıklarımız ve hâlâ yapmaya devam ettiklerimizden ötürü hiç de bu şekilde…
“Madame Bovary orospu mu sence?”
Kışların biraz daha kışa benzediği o zamanlarda, elinde Flaubert’in kitabı ile girip bahçeye, tam karşıma kuruldu Bahar Ö. Kitabı göğsünde bastırarak, kocaman sarı-yeşil gözleriyle başlıkta geçen soruyu sordu bana. Her bir parmağı başka renkte olan kesik eldiveni ve kırmızıya çalan atkısını, çok nadir giydiği eteği ile tamamlamıştı. Dizlerini dizlerimde hissedebiliyordum. Ben 22 yaşında falan olmalıyım….
Köy düğünü fantezileri ve ilkokul gerçekleri
İnsan yalnız yaşayınca ne kadar çok konuştuğunun farkına varamıyor, ne kadar çok düşündüğünün ve ne kadar süre kendisine kaldığının. Ve bir süre sonra da gerçeklikten sıyrılmış buluyor kendini, kendince bir düzen yaratıyor. Bunun ayırdına en en en eski arkadaşımla Atina’ya gidince vardım. O kadar çok konuşuyor ve kimsenin düşünmediği şeyleri sorun ediyordum ki -o söylemese…