Aslında kronolojik bir sırayla gidiyordum bu seride ama başlıkta da bahsi geçen, canım ciğerim biricik Dylan’ımı anlatan A Complete Unknown düzenimi bozdu. Olsun. Geri döneriz. Tıpkı bu yazılara döndüğümüz gibi. O zamanlar çocukmuşuz derim ben, biraz utanırım, utançla yaşamaya alışkınım, geçer gider. Ama böylesi filmler çekmek, üstelik I’m Not There’in yapıldığı yerde, ne bileyim korkutucu…
Category: Film
Keşke Ben Yazsaydım #4 – Lars and the Real Girl (2007)
Kıskançlık. Eskiden izlediğim ve sevdiğimi düşündüğüm filmleri izlerken hissettiğim. Bazen zamanı, bazen gençliği. Bazen kendimden bile kendimi. Ve bazen de, Lars and the Real Girl gibi filmlerin özelinde, yazarı. Nancy Oliver’ı. Hakkında hiçbir şey bilmeden izlendiğinde harikaydı film. Olacaklar bilinerek izlendiğinde, daha harika. Elbette benim kıskançlığım zararsız türden. “Eğer şöyle bir şey yazmış olsaydım, hayata…
Aybüke Yalçın: İyi, Kötü ve Daha Kötü
Kasım ayı birçok şey: Atatürk, öğretmenler, doğum günüm, sevdiğim bir film ve Aybüke. Aybüke benim kişisel meselemdir. (Kişisel gerekli mi emin değilim.) 2018’de kendisinden biraz biraz bahsetmiştim. Ama nasıl ki iyi öykülerin sihri bahsettiklerinden çok aslında bahsetmediklerinde ise, Aybüke de benim için öyleydi. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü anlayacağınız üzere bugün kendisinden bahsetmeye karar verdim. Aybüke’yi…
Keşke Ben Yazsaydım #3 – Frankie and Johnny (1991)
Eski işimde, şirkete yeni başlayanların cevaplaması gereken bazı sorular vardı. Bunlar, yenilerle eskilerin kaynaşmasına yardımcı olacak türden, birtakım “en” sorularıydı. En sevdiğiniz yemek, şehir hatta film nedir gibi. İçinden istediğiniz beş taneyi seçip yanıt veriyordunuz. Benim giriş tarihimden sonra bu uygulamaya geçildiğinden aynı sorular bana sorulacak olsa nasıl cevaplardım diye düşünüp dururdum hep. (Hatta belki…
Keşke Ben Yazsaydım #2 – Sunshine Cleaning (2008)
Çok uzun senelerdir, ilkindeki kadar hoşlanmam diye ikinci kez seyretmeyi bilinçli bir şekilde ertelediğim Sunshine Cleaning‘i nihayet izleyebildim. Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere anlatıya bayıldım, kıskandım, üzüldüm. Hakkında birtakım pişmanlıklarım ve anlatacaklarım mevcut. Başlayalım. * Filmi sinemada izlemediğimi anımsıyorum ancak ilk nasıl bulduğumu tam çıkaramıyorum. Hafızamı zorladığımda muğlak biçimde bir video canlanıyor gözümün önünde: Robert…
Keşke Ben Yazsaydım: Koyu Laci Siyaha Yakın (2006)
Candan Erçetin, Sezen Aksu’nun Keskin Bıçak adlı şarkısını seslendirdikten sonra, “Valla benim öyle şarkı kıskançlığım yoktur ama” der Minik Serçe’ye dönerek, “keşke ben de söyleseydim ya da ben söyleseydim dediklerimden bu şarkı, çok içime dokunuyor.” Alıntılarla yaşadığım zamanlardan kalma bu lakırdılar, iki çok sevdiğim şarkıcı arasında gidip geldiğinden ötürü benim de çok içime işlemiş olmalı….
Luviya ile filmlere puan vermeyi öğreniyorum, Cry-Baby ve Bıçak Sırtı
Ama ve buster Efsanelerini Anıyor etkinliğinde sıra, benim büyüme zamanıma denk gelmiş, en mi en eski tanıştığım, harika insanlardan luviya, namıdiğer Lluvia’da. Mirasını bir şekilde devam ettirdiğim için aklıma düşen, çok mu çok özlediğim, harika insanlardan bir başkası. Yine en son 11-12 sene önce kendisinden haber aldığımız için bu yazıyı görecek mi pek şüpheli. (İyimser…
Kısa Kısa #28
*Filmlerdeki yemek sahneleri beni çok güldürüyor. Buz gibi olmuş yemekli sahnenin bin seferde çekilmesi elbette berbat bir durum tüm set çalışanları için ama aktörlerin hiçbir zaman o yemeği ağzına atmamaları, attılarsa da yanağının bir kenarında tutmaları, tutmuyorsa da bir lokmayı bin saat çiğnemeleri ve hatta -biraz da utanmazca- sanki dişlerinin arasına kaçmış gibi ucuz numaralar…
Barney’s Version: Duyumsamalar
Kimi arkadaşlarım neden hâlâ filmleri arşivlediğimi soruyor, kimisi hiç de çok okunmayacağımı bilmeme rağmen neden hâlâ yazdığımı. Onlara zaman zaman neden nefes aldıklarını sormak geliyor içimden. Sormuyorum. Ya da bazen çünkü ben malım bir tek siz akıllısınız demek de geçmiyor değil aynı içten. Susuyorum. Aslında temelde kimse artık cevap almak için soru sormuyor. Yalnızca kafasındaki şablona…
Anatomy of a Fall: NBC vs. Zeki Demirkubuz
Efem malumunuz oscar adayları açıklandı. Heykelcik için hislerim kuvvetli olmasa da iki adaylık, bilhassa yazmayı şiar edindiğimden benim için hâlâ mühimmiyatını (=PPP) koruyor: İlki; iyi, yahut gözden kaçan, yahut kolay okunan (bu tür romanlardan uyarlanan filmler çok çok başarılı oluyor genelde) kitapları öğrenmek, bilmediğimiz tiyatro oyunları ile haşırneşir olmak ya da önceden izlemediğimiz filmlerin hakkını…