Arkadaşlarımın zoruyla, hayli gönülsüz başladığım Doctor Who’nun henüz üçüncü bölümünde Charles Dickens’ı bir karakter olarak karşımda görünce havalara uçmuş, üç saniye içinde diziye bağlanmıştım. (2017’ye dek böyle sürdü bu.) “Geçmiş ve geleceğe gidip gelmekle kalmıyor, bir de zamanın ünlü isimleri ile mi rastlaşıyorlar, ohaaa” falan diye çıldırdığımı anımsıyorum. Dickens yalnızca benim değil, benim yüzümden arkadaşlarımın…
Category: Oyun
Din Kültürü ve The Cave üzerine
Bu bahsedeceğim konu epeydir aklımda ve dilimde olduğu için önce blogda benzer bir şey yazıp yazmadığımı arattım. Ne garip ki -garip mi gerçi gerçekten, çok da emin değilim- yazmamışım. Hemen söylüyorum: Din kültürü hiçbir zaman seçmeli ders olmamalıdır (tam tersine ahlak bilgisi seçmeli olabilir bak, nedenlerine geleceğim), muhakkak okutulmalıdır. Ama elbette hakkı verilerek. Ben, ve…
What Remains of Edith Finch’in hikâyesi
Küçükken odamda minik sarı bir dolabım vardı. Kapağına sakızlardan çıkan etiketleri yapıştırırdım, hatta geçici dövmelerimi bile. Annem izin vermezdi kolumu boyamama. Yazın askılarda duran kışlıkların altında oturur, oyuncaklarımla oynardım. Kapıları tam kapanmaz, tam karanlık olmazdı içerisi hiç. Öğlen, içerisi biraz da ışık alınca odama girip çıkanları gözlerdim. İçerisi bir garip kokardı. Tatları bir tuhaf, yerlerde…