Bir sanatçıyı sevmek, ne acayip diyorum. Esasında sevgi bitmiyor, başka yerlerde başka şekillere bürünüyor, metamorfoz geçiriyor. Bir sanatçıya âşık olmak demiyorum, sakın ha! Bir sanatçıyı sevmek diyorum. Ne acayip! Sırf onları seviyorlar diye aşklara karşılık vermeden, bir mühendisi sevmeden, doktor fantazilerinden, yataklı vagonlardan, tren jetonlarından, kemençeden, mor silgilerden de bahsetmiyorum. Çok zor ve yıpratıcı bir şey…
Category: Deneme
Notlar, Şarkılar, Arkadaşlar – Kısa Kısa #23
*Bazı notlar alıyorum, bu da yeni bir öykü yazacağımın habercisi. Buraya koyacağım kimilerini ki unutmayayım veya -nin ise ne kadar anlamsız olduklarını baktıkça hatırlayayım diye. Birini şiir gibi almışım, pikniklerden bahsediyorum sanırım: “Bizde örtüyü ben getirirdim. Anca saça atılan renk olabildim Gerisi unutuldu gitti” Yeşil bir not, kırmızı üzerine. *Genelde aldığım notların, neyi hatırlatması gerektiğini…
Son Bir Mor Tombala Yemeği
6 sene sonra okumak istediğim şu cılız kitabı elime alıyorum. Okuyorum. Okudum hatta. Ne de çok şey değişmiş, ben okumayı öğrenmişim bu süre zarfında. Diyorum. Hatta dedim. Bu sıska kitabı benden önce de kimileri okumuş, altını çizmiş. Eğer altı çizili kitap bulursam ben de çiziyorum. Yanına-köşesine, çiçekler, kelebekler, kalpler, bebekler hatta yıldızlar bile koyuyorum. Ama…
Nazım Hikmet’in Abidin Dino’ya Sorması Gereken Asıl Soru
Hepimiz o şiiri biliriz. Yahut yanlış biliriz. Ya da o şiiri bilmeyiz de, o dizeyi duymuşuzdur. Ben “dizeleri” yazacağım, “Saman Sarısı” şiirinde geçer, şöyle der Ran: “sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin işin kolayına kaçmadan ama gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil ne de ak örtüde elmaların …
İlk Ne Zaman Başladı?
Otobüsteyiz. Koskocaman, şişme, mavi, kat kat montumu çıkarmaya utanırdım. Nedense utanırdım. Pişerdim, yanardım, terlerdim, soğuğa çıkınca da hasta olurdum. Annem kızardı, babam yine hasta olduğum için dalga geçerdi. (Bir kere bile sormazlardı nedenini, ben de bir kere bile söylemezdim.) Yine de o allahın belası montu çıkarmazdım. Rahatsız etmekten yanımdakini, ona kolumu filan çarpmaktan, istemeden de…
Kronik Tatminsizlik Selamı
Yeni bir şeyler karalama zamanı. Eğer hayattan bir şey isteyebilseydim, o da bir şeye, bir şeylere kıymet verme ihtimalimin artmasını istemek olurdu. Kıymet vermemin artması demiyorum dikkat. Ne zaman bundan, çok değil, yirmi-otuz sene önceye ait bir film izlesem, bir şey okusam, düşünsem, o zamanın zevklerinin insana yetinme duygusu verdiğini, bir şeylerin değerinin bilinmesinin en…
5 Adımda “Orası Ayrı” Ekolü
Gene kudurdum ve artık dayanamayacağımı anlayınca şuraya minikçe bahsedeyim istedim. Hastalık derecesinde kullanılan şu kalıbı artık milletçe bırakalım. Kusasım, öğüresim geliyor gördükçe. Kanıyor gözlerim. Kimler tarafından dilimize pelesenk edildiğine girmeyeceğim, çünkü ORASI AYRI, ORASINI AYRI KONUŞURUZ. — Meseleye elbette dil olarak bakıyorum ve baktıkça çıldıracak gibi oluyorum. Herkes, ama gerçekten HERKES, bu kalıbı -özellikle son…
SANAT ANLAYIŞINI SİKEYİM
Bu blogda da birçok kez belirttiğim gibi, hayatımda bazı dönüm noktaları oldu. Bazı kararlar aldım, bazı kararlarımı uygulayabildim. Tam karar olmayanları uygulayamadım. Açıkçası zaten önemli olan kararları alabilme aşamasıydı, ve ondan sonrası hep biraz kolaydı. Şu an hayatımın öyle bir noktasındayım ki, artık karar almamaya karar aldım diyebilirim. Her şey önceleri çok kolaydı. Kimileri bunu…
Midem
Bir şekilde dönüp dolaşıp insan olmanın getirdiği bütün o zavallılıkların başladığı yere geri dönüyorum. Hep aynı düşünce içimi patlatıyor, parçalamıyor. Kalp atışlarımda aynı soru. Bu nasıl başlıyor, nasıl geçiyor bilmiyorum. Hasbelkader hayata geldim, ve bir süre sonra hayatta olmayacağım. Şimdi bunu bilerek yaşamak nasıl mümkün? Ne yapmalı, nasıl, kim için; hayatta hiçbir şey yapmadan yaşayan…
Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı
İle “Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı” kuzen sanki -hep ikisini karıştırırım-, “Çok Eski Adıyladır” ile de kardeş -kardeşler karışmaz-. Bilemiyorum. İsimlerini çok sevdiğim bu kitapların içeriklerine bayıldığım söylenemez. Sadece Bilge’ninki için bir şey demek istiyorum, daha önce yine internete konulmamış şu cümleler, benim kitapta en vurulduğum kelimeler, nasıl olmaz bilmiyorum, belki de yine ben bulamadım: “Oysa…