Bu yazının bir TEDX konuşmasına/metnine dönmemesi için elimden geleni yapacağım ama ister istemez hayatta yaşadığımız, karşı karşıya geldiğimiz bazı olaylar yalnızca ve yalnızca tesadüf ile açıklanabiliyor. İşte buster’ın kelebek etkisi hayatı ve bugün asıl paylaşacağı şeyin hikâyesi: Ortaokuldaki yazın hayatımdan şu giride bahsetmiştim. Yalnız, edebiyata karşı o ara şu an duyduğum gibi gönülden bir bağlılık…
Category: Mektup
Kendime Mektup
Sevgili kendim, Seni tanıyanların çok iyi bildiği gibi bu mektubu sırf o kendinle girdiğin aptal çelınç uğruna yazıyorsun; ama yazıyorsun ya ona bak veya -sınlar. Bu kendinle derdin, sürekli mücadelen ve hırsın ne zaman bitecek? Hemen lafa karışma ama bilmedikleri de var diye, neyini bilmeyeceklermiş, bir de kimsesizliğinden yazıyorsun işte. Yoksa bu zamana kadar verdiğin…
Seni aradımsa, herhâl buna ihtiyaç duydum
Fena bir mektup yazarı sayılmam. Gönül isterdi fena bir yazar sayılmam diyebilmek, ama gönül ile realite hiçbir zaman birbine uymaz dostlar. Geçenlerde buraya da yazdığım mektuplardan birinin bir kısmını koymuştum. O sırada bu kitabı okuyacağımdan haberim yoktu. Aslında mektup okumalara yaklaşık 50 küsür farklı yazarın mektuplarını okuduktan sonra (yeri gelmişken yine emeği geçen herkese, bilhassa…
Evreka
Arada uzun uzun mektuplar yazıyorum, böyle suratım beş karış mektuplar oluyor genelde, dışım gülse de içim böyle. Bu başlık da aşağıda bir bölümünü paylaşacağım mektuba verilen isim. Kendisi biraz şanslı birisi, ben ise aşağıda anlattığım gibiyim, biraz böyle, birazı da düzenlemeli paylaşım. “Öncelikle bu hafta ne oldu, bu hafta eve gittim. 1 gece 2 gün…
Kısa Kısa #25 yahut “Kaç Or’dan”
*Yeni alışkanlıklar edindim. Belki eskiden de böyleydi de yeni yeni farkına varıyorum. Konuşmuyorum. Gerçek hislerim hakkında yani. Şu seçilmiş, bu böyle olmuş, aslında alkol neymiş, cinsellik veya aşk… Susuyorum ve sadece dinliyorum. Düşünmesem de öyle, cümlelerini çarpıtmak yahut gerçekten böyle düşünüp düşünmediklerini anlamak için kıvrak sorular soruyorum. Soruların cevaplarına göre de değişiyor durum elbette. Durum…
Aşk Hakkında #1 – Sonsuzluk ve Bir Gün veya Anna’nın Mektubu
Aşk hakkında hepimiz konuşuruz ve çoğunluğumuz da aşkı sever (hem aşkı hem de aşk hakkında konuşmayı sevenler de pek tabii ki mevcuttur), peki ya bitmeyen aşkı? Bir türlü içinden atılamayan aşkı? Hepimiz sever miyiz, hepimiz ondan konuşuruz ama gerçekten sever miyiz? Düşününce, “sonsuza dek” sürecek olan aşk hepimizin düşlediği ve kimimizin çoktan milyonlarca kez sözünü…
Bir Zweig Kitabından Neler Çıkabilir?
Çok da önemsemeden çektiğim şu fotoğraf çıktı karşıma yıllar sonra. Ne de sevinmiştim. Olur-a, kaybedersem diye baksana fotoğrafını bile çekmişim. Şimdi diyorum ya, ben mi daha fazla sevebilirim Zweig’i yoksa bu insan mı? Ben mi daha fazla içselleştirebilirim yaptığım okumaları yanımda telefonla-bunca gürültü ve gereksiz insan içinde, yoksa o mu? Nerede, ne yapıyor şimdi; ne…
Albert Camus’ye Mektup
Çok Sevgili Bay, Felsefenin aslında tek bir sorunu olduğunu, bunun da intihar olduğunu söylediğinizi biliyorum. Çok da haklı olduğunuzun farkında olduğumu belirtmek isterim. Demeliyim ki siz göçtükten sonra, çok şey değişti bu dünyada. Öncelikle cep telefonu diye bir şey çıktı Albertciğim. Bu cep telefonlu insanlar, çok çabuk ürüyorlar….