Bugün size birkaç saat evveline dek asla yazma fikrimin bile olmadığı bir konu hakkında bir şeyler karalamak istiyorum. Çünkü artık bu hâl beni iyiden iyiye çileden çıkarıyor, o kadar ki, tümden insanlarla selamı sabahı kesmeme yol açacak bir gün. Sabah saatlerinde başlıkta geçen kardeşimizden ötürü, daha doğrusu kendisinin haberini yazan kişi yüzünden kankamla neredeyse kavga…
Tesadüfler, Sırf Hırs Uğruna Başlanan Şeyler ve Seslendirmeler
Bu yazının bir TEDX konuşmasına/metnine dönmemesi için elimden geleni yapacağım ama ister istemez hayatta yaşadığımız, karşı karşıya geldiğimiz bazı olaylar yalnızca ve yalnızca tesadüf ile açıklanabiliyor. İşte buster’ın kelebek etkisi hayatı ve bugün asıl paylaşacağı şeyin hikâyesi: Ortaokuldaki yazın hayatımdan şu giride bahsetmiştim. Yalnız, edebiyata karşı o ara şu an duyduğum gibi gönülden bir bağlılık…
Bir Baba Efsanesi: Beyaz Gölge ve Türkiye’nin neden hiçbir zaman muasır medeniyet seviyesine çıkamayacağına dair bir söylem
Şöyle öğle aralarıma eşlik edecek, evden çalıştığım zamanlarda arkada çalsa yetecek türde bir dizi arıyordum. (YouTube’a ödediğim her kuruşun bu bakımdan helali hoş olsun, gerçek bi’ hazine.) Hazır basketbol sezonu da bitmiş, ve biz oyunu iyiden iyiye özlemişken aklıma Koçum Benim geldi. Tam da dizinin olduğu dönemler ben de basketbol oynuyor ve severek izliyordum. (Yani…
Neden herkes en az bir defa Candan Erçetin’in Harbiye konserinde bulunmalıdır?
Merhabalar dostlar, Bu dostlar lafına çok uzağım ama gerçek ve içten bir dostlar bu, yapmacık değil. Hayata yetişmeye çalışırken yazılara yetişemiyorum. Gerçi bu ayın ikinci haftasından itibaren yazı bonbasına (evet, n) şimdiden hazırlıklı olun. Bunun için siteye üye olmayı, bildirimlerini açmayı falanfilan, of. Neyse o değil, DEĞİL, elbette, YANİ….. Bin senedir yazıyorum artık, ne yapacağınızı…
Kitap-lık’ta bir öyküm daha yayımlandı
Hey gidi günler… Bundan neredeyse (Ancelik miminde olduğu gibi birkaç gün daha beklemediğim için) tam üç sene önce benzer bir başlık atmış ama tatmin olamamıştım. Durum kendimle alakalı değildi ve ama kendimle alakalıydı. Hem pandemi vardı, hem de orada beni asıl görmesini istediklerimin görememesinden ötürü de bir tür hınç içimde… Ama… Biliyorsunuz uzun zamandır salt…
Din Kültürü ve The Cave üzerine
Bu bahsedeceğim konu epeydir aklımda ve dilimde olduğu için önce blogda benzer bir şey yazıp yazmadığımı arattım. Ne garip ki -garip mi gerçi gerçekten, çok da emin değilim- yazmamışım. Hemen söylüyorum: Din kültürü hiçbir zaman seçmeli ders olmamalıdır (tam tersine ahlak bilgisi seçmeli olabilir bak, nedenlerine geleceğim), muhakkak okutulmalıdır. Ama elbette hakkı verilerek. Ben, ve…
Türkiye 19 Yaş Altı Kız* Voleybol Takımı hakkında
(Bu yazı Bulgaristan ile oynadığımız Dünya Şampiyonası Çeyrek Final Maçı sırasında yazılmıştır.) (Ekleme: Yazıyı bitirene dek yarı finale çıktık.) Aşk ile sevda arasında çok güzel bir nüans var, bayılıyorum. Çünkü hiçbir sevda kolay kolay yeşermiyor. Şairin** de dediği gibi sevdayı büyütmek için zaman gerekiyor, aşk gerekiyor, emek gerekiyor. İlk sevdiğiniz o kitabı hatırlıyor musunuz ya…
Pamuk Prenses, ChatGPT ve edebiyat-teknoloji korelasyonu
Puppeteer dünyanın en güzel oyunlarından biri olabilirdi, oynanış açısından sürekli tekrara düşmeseydi. (Alta bayıldığım bir sahnesini bırakacağım.) Yine de bu tekrarlar, anlatılan masalın dünyanın en güzellerinden biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Joseph Campbell’ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda bahsettiği gibi biz bu sürekli söylenmiş/söylenen/söylenecek masalı en güzel kim anlatabilecek çağında yaşıyoruz artık. Puppeteer da bunu öyle güzel, öyle…
Yeter Anne — Bir Özkan Uğur ve 20 Yılda Kaybettiklerimiz Meselesi
Genelde neye ne şekilde tepki verebileceğimi kestiremiyor; kötüsü, bazı durumlarda hiç vermemem gereken tepkiler verebiliyorum. Aslında insanların içindeyken hissetmediklerimi yaşıyor, yalnız ve düşüncelerimle kaldığımda ancak gerçek hislerimi tam manasıyla kavrayabiliyorum. Özkan Uğur’un vefatının üzerinden henüz bir ay bile geçmedi. Oysa ne çok şey yaşandı o günden beri. Bu bile başlı başına beni üzmeye yetecekken o…
Yeni bir öykü kafada belirince kafada beliren öteki düşünceler
Bunu kendime niye yapıyorum bilmiyorum. Aslında düşününce, insan kendine herhangi bir şeyi zaten niye yapar çözemiyorum. İşte yine o bilindik heyecan kasırgası midemde, bağırsaklarımda ve kulaklarımdaki kızarıklıkta, sanki içlerine su dolmuş gibi hissettiğim şu basınçta ve sıcaklıkta. Yine ve yeniden, yazmadığım bir öykünün mutlak hazzını, baş dönmesini yaşamaktayım. Belki de Salinger’ın yayımlanmamakta müthiş bir huzur…