Bu zamana dek üzüldüğüm, kırıldığım, hatta toparlayacak olursak yaşadığım olumsuz ne varsa sorumlusunun hep kendim olduğunu düşünürdüm. Bir şekilde o ortama uymayan varoluşumun, düzeni bozan düşünce akışımın, ayrıksı hayal dünyamın bütün bunlara sebebiyet verdiğini sanırdım. Hani neredeyse, sanki ne ettiyse onu bulan garip bir kırmızılık ve mavilik arasında sıkışmış kalmıştım. Sonra sorunun aslında bende değil,…
Category: Sevgili
Mızlı ile 17 Yaşında Olmak
Uzun bir aradan sonra merhaba. Aslında bizim standartlarımızda çok da uzun sayılmaz sevgili blogçum, 2 ay nedir ki hem? (Hem de ne demekse, neyse.) Gerçi ben böyle planlamamıştım bu süreci, bana oldukça uzun gelen bir temmuz ayını da geride bırakmışken üstelik, ama hayat işte, çok sevdiğim klişe sözle bazen de böyle. Rick and Morty’nin son…
Bir: Sorun Etmek ve İki: Nereye
Geçenlerde arkadaşla sahildeydik. (“Arkadaşla”, kim bu arkadaş?!!!! Tanımazsın. İsmi ne!!111!!) İnsanın bilime veya sanata adayabilmesi için kendini, bir şeyleri sorun etmesi gerekir kendine, dedim. Sorun edilmeyen yerde ikisi de olmuyor. Biri, çocuğunu izlerken, aynada kendini ne zaman fark edeceğini “sorun eder”, ve bunun üzerine çalışmaya başlar, ve bu sorun edene eşlik eden bir beş kişi…
Kadar değil, Gibi
Hayatta en çok duyduğum laflardan biri: “Seni benim kadar kimse sevmeyecek.” Yok yanlış anlamayın, bana dendiği için duymuyorum, çevreme kulak kabarttığımda çokça işittiğim bir cümle. Çok abartılı ama etkili olduğu sanılan bir cümle. Ne yazık ki ne doğru, ne de güzel. İnsanı ölümle tehdit etmekle eş değer. Ölene değin boşuna yaşayacaksın bensiz demek esasında. Giderken…