Hey gidi günler… Bundan neredeyse (Ancelik miminde olduğu gibi birkaç gün daha beklemediğim için) tam üç sene önce benzer bir başlık atmış ama tatmin olamamıştım. Durum kendimle alakalı değildi ve ama kendimle alakalıydı. Hem pandemi vardı, hem de orada beni asıl görmesini istediklerimin görememesinden ötürü de bir tür hınç içimde… Ama… Biliyorsunuz uzun zamandır salt…
Category: Öykü
What Remains of Edith Finch’in hikâyesi
Küçükken odamda minik sarı bir dolabım vardı. Kapağına sakızlardan çıkan etiketleri yapıştırırdım, hatta geçici dövmelerimi bile. Annem izin vermezdi kolumu boyamama. Yazın askılarda duran kışlıkların altında oturur, oyuncaklarımla oynardım. Kapıları tam kapanmaz, tam karanlık olmazdı içerisi hiç. Öğlen, içerisi biraz da ışık alınca odama girip çıkanları gözlerdim. İçerisi bir garip kokardı. Tatları bir tuhaf, yerlerde…
Sorun – Sor
Aslında fevkalade şeyler kaleme alan ancak o artık yazamadığı, hiçbir şekilde üretemediği kıt döneme girmiş; bunun üzerine de hayatındaki bazı sorunları çözmek, ama daha çok da yazabilmek adına bir psikiyatrı ziyarete gitmiş bizim yazar. Temel sorunu narsistik kişilik bozukluğu olan bu adamı tedavi etmek adına kolları sıvamış doktor, ancak bu gibi sorunları olan kişilerin tedavisi…
Kısa Kısa – Özel Hayat Sürümü #24
* #Ben seni öyle sevdim, öyle sevdim… Ben seni öyle sevdim, böyle mi sevdim?# * Çünkü birini resmeden o anı istemeden bozar, oyuncular her zaman bilinçdışında rol yapar-izleyici bunu bilir, fotoğraf için “an” çok çabuk, geçici. Edebiyat gerçekten o anı uzatan, eğip bükebilen, tam manası ile yansıtabilen, betimleyebilen tek dal. Biraz nesnellik ve elle tutulabilirlik…
Neil Gaiman ve Kuzeni Helen ve Öykücülük Hakkında
Bunun ne kadarı gerçek bilemiyorum. Birçok yerde sözlü olarak da anlatmasına rağmen işi ajite ediyor da olabilir. Neil yetenekli bir yazar olduğundan bu lafları pekâlâ uydurmuş, uydurarak yazmış (hatta birkaç videoda da anlatmış), dediğim gibi çok güzel uydurmuş olabilir. Bilemiyorum. Fakat emin olduğum ve emin olduğum için de bildiğim tek şey varsa o da şu:…
-Güzel Günler Bizi Bekler
Şimdi size bu yazıda öykü yazarken geçtiğim evrelerden bahsedeceğim. Öncelikle mükemmeliyetçi bir yapım var. Yani, bir işi ya kusursuz yapmalıyım ya da yapmamalıyım. Bunu övünmek için filan söylemiyorum inanın, ki bu gerçekten hayatımı her anlamda zorlaştıran bir durum. Ama sadece yazarken oluyor, ve yine ama yazıdaki mutsuzluğumun gerçek hayatımı da bir şekilde etkilediği kesin. Ancak…
Kadınlar Hakkında Yazmaya Çalışmak
Erkeklerin gözünden kadınlar değil. Salt kadınlar. Kadınlar hakkında yazmak istiyorum. Bir öykü, bi’-bir şey. Ne olduğunu bilmiyorum. Önemsiz de isim vermek zaten. Ama hangi kadınlar hakkında olduğunu biliyorum: Kocası ölünce nihayet kendi için bir şeyler yapmaya başlayan, onca zaman boşu boşuna yaşlanan, kendini hiç düşünmeyen, hatta erken ölen kadınlar hakkında. Veya her şeyden korkan, korkutulan, feminist…
Olmalı mı, Olmamalı mı?
Roman konusunda Borges’le aynı fikirdeyim, kısa hikâyede de elbette. (Gerçi hikâye değil, öyküyü tercih ediyor kendisi.) Borges de roman okuyamayanlardan. Bunu dert etmiyor çünkü öyküler çok daha zor, yalınyoğun ve okunması daha zevkli, üstelik ayrıcalıklı metinler. Daha başka insanların okuyacağı anlatılar. Bütün bir yılı okumak zorunda hissettiğim türlü türlü öykü kitaplarıyla geçirdim. Hemen her türünü…