*Arkadaşlarım bazen bir şeyler anlatırken hızlanmamı istiyor. Onları anlasam da aslında ben yavaş anlatmıyorum. Yaşadıklarımız o kadar sürreal ki, olan biteni dışımdan tekrarladığımda aklım ulan sen ne saçmalıyorsun falan diyor. *Babanın kravatını bağlamasıyla annenin bağlaması arasında anlam veremediğim bir fark var. Sanki karakterlerini ele veriyor. Baba biraz daha erkeksi, saygın bir yakışıklılık katarken, anne daha…
Kafama Göre Şarkı Çevirileri #10 (The Scientist – Coldplay)
Şarkının orijinal video klip versiyonu 1 milyardan fazla kez “izlenmiş”. Dinlemeler, yeniden yüklemeler, onlar ve bunlar desen herhalde 15 milyar kez çalınmıştır. Buna epey şaşırdım. Şarkının bu kadar popüler olduğundan haberim yoktu doğrusu. The Scientist’in müziğini ve o heceleyerek söylenişini hiç sevmediğimi belirtmem lazım. Ama sözleri gerçekten güzel. Hatta bence Türkçesi daha güzel. Daha hızlı…
Mide fıtığı ve öksürüğün faydaları
Elbette mide fıtığı iyi bir şey değil, canım okur, hemen celallenme. Gerçi kimse ne olduğunu çok da bilmiyor. Psikolojikmiş. Miden biraz büzülüyormuş içe doğru, şöyle. Öteki insanlarda da süreç aynı şekilde mi işliyor hiç bilmiyorum. Mide fıtığı olan (ya da olduğunu bilen) kimseyle henüz rastlaşmadım. Kendi açımdan konuşmam gerekirse mide koruyucular pek işe yaramıyor. Acı…
Syndicate’taki tarihi karakterler ve haklarında biraz eğlenceli bilgiler: Dickens, Darwin ve (neredeyse) hepsi
Arkadaşlarımın zoruyla, hayli gönülsüz başladığım Doctor Who’nun henüz üçüncü bölümünde Charles Dickens’ı bir karakter olarak karşımda görünce havalara uçmuş, üç saniye içinde diziye bağlanmıştım. (2017’ye dek böyle sürdü bu.) “Geçmiş ve geleceğe gidip gelmekle kalmıyor, bir de zamanın ünlü isimleri ile mi rastlaşıyorlar, ohaaa” falan diye çıldırdığımı anımsıyorum. Dickens yalnızca benim değil, benim yüzümden arkadaşlarımın…
Ebru Acer, Aysel Önder ve Reyhan Taşdelen: “Özel” Değilsiniz Yaptıklarınız Özel
Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bunun çok sık olmadığının farkındayım. Annemden mi başlamalıyım? Belki de öyle. Annem uzunca bir süre politik doğrucu bir tavırla özel dediğimiz çocukların eğitmenliğini üstlendi. Küçüklüğüme dair en belirgin hatırladığım şeylerden biri, eğitim kurumundaki o çocukları inanılmaz kıskanmış oluşumdur. Annem onlara, arkadaşlarıma, çok, çok, çok ama çok sabırlı iken, belki de sabrını orada…
Derin, Gelin ve Değişmeyen Zaman
Tuncay Abi, “Artık yaşım geldi herhalde,” diyor, bir zamanlar çocukların su tabancasıyla kovaladığı kediler kendisine hatırlatıldığında. Artık mahalledeki her kediye babalık yapıyor, suyunu mamasını eksik etmiyormuş. Karısı (sizi eş ilan ediyorum!!!!) -Esra Abla- bana dönüp, “Sen de seviyor musun kedileri?” diye soruyor. Biraz düşündükten sonra, “Bizim durumumuz biraz farklı,” diyorum, “teyzemden bize fırsat kalmıyor.” Gülüşüyorlar….
Editör Ceketim #3 – Çemberimde Gül Oya & Çağan Irmak
Bundan 4-5 ay öncesi olmalı. Müjdat Gezen’in kanalında vakit geçiriyorum. Türkan Şoray, Perran Kutman, İlber Ortaylı derken algoritma pek sevdiğimiz Çağan Irmak’ı da öneriyor bana. Bitirdiğimde, keşke arkadaş olsaydık diye geçiriyorum içimden. Bazısıyla böyle oluyor. Çoğu ile tanışmasak daha iyi diye düşünürken, kimileriyle de tatlı tatlı geçinirdik gibime geliyor. Yayından sonra, birçok insana göre Türk…
Hadestown – Aşka küsülür mü?
Bugün size entellektüel (evet, kim ne derse desin, iki l ile yazılır bu) bir yazı kaleme alacağım. Her zaman olduğu gibi türlü rastlantıların bir araya gelip beni bulduğu, çok da ilgi çekici gibi görünmeyen ama bi’ şekilde de okumaya devam edeceğiniz kısa bir öyküyle başlayacağım. Sonra üzülüp, “Üzerinde çalışıp eli yüzü düzgün bi’ öyküye mi…
Keşke Ben Yazsaydım #3 – Frankie and Johnny (1991)
Eski işimde, şirkete yeni başlayanların cevaplaması gereken bazı sorular vardı. Bunlar, yenilerle eskilerin kaynaşmasına yardımcı olacak türden, birtakım “en” sorularıydı. En sevdiğiniz yemek, şehir hatta film nedir gibi. İçinden istediğiniz beş taneyi seçip yanıt veriyordunuz. Benim giriş tarihimden sonra bu uygulamaya geçildiğinden aynı sorular bana sorulacak olsa nasıl cevaplardım diye düşünüp dururdum hep. (Hatta belki…
Editör Ceketim #2 – Bahsetmem Lazım & Güliz Ayla
Yurtdışında ilk zamanlar çok da Türklerle takılmak istemezsin, ama belli bir süre yaşadıktan sonra anadilini özler ve eğer şansın yaver giderse çok iyileriyle tanışırsın. Hiçbiriyle görüşmesen de artık bahsetmen lazım gelir: Osman, İnci ve Batuhan. Sonradan gruba dahil olan bir de ben. Osman beni barlardan toplar, evin kanepesine yatırır. Ayakkabılarımı bile çıkarır, hiç gocunmaz. Beraber…