“Muhammet, Muuuhammet, Muhammmmmeeeeeğğğğt!”
Mami nihayet pencerede. Ne oldu, diye soruyor.
Gelsene, diyor isimsiz. Onsuz da zevkliymiş ama onunla daha da zevkli oluyormuş maç.
Annesi izin vermiyormuş. Bu öğlen sıcağında, kızıyormuş. Akşama, diyor.
E, gel, napıyon ki, normal muhabbet ederiz, diyor isimsiz.
Olmaz gibisinden bir işaret yapıyor büyük ihtimal Muhammet.
Saatler sonra bir deneme daha yine aynı ses ve tonda.
Bu defa, Muhammet azarlıyor bütün sokağı ayağa kaldıran çocuğu. Bağırma falan diyor bağırarak. Belki kitap okuyor. Ya da oyun oynuyor. Ya da saniyeler önce annesi aynı şekilde kendisini azarladığı için o da isimsizi azarlıyor. Sesi bağırandan biraz daha büyük büyük çıkıyor.
İsimsizin sesinin boynu bükülüyor. Ötekilerle daha aşağıda oynuyor çünkü hastası olanlar varmış burada. Oynarken herkes heyecanla bağırıyor da, Muhammet olmadığı için bir eksiklik duyan isimsiz o eğlenceli, o anırmayı ya da martıları andıran çocuklara özgü sesleri bir türlü çıkaramıyor.
Ertesi gün döngü tekrarlıyor.
Muhammet bazı günler iniyor, inmiyor değil. Ama kalan günlerde, penceresi önünde perişan ediyor bizim isimsizi.
İsimsiz yıllar sonra yine aynı sevgi pıtırcığı figür olacak. Muhammet ise bu durumu belki 20 sene sonra, son sevgilisi veya eşinden ayrıldığında anımsar gibi…
*
“Zeynep, Zeyniiiiiş, Zeynişiğğğm, Zeeeyyyneeeep”
Cevap yok.
Birkaç saat sonra yine. Bu defa cevap var, ama abladan. Beşte çıkacak Zeynep.
Yarım saat sonra yine. Yok, o değil. Hayır anladı isimsiz, elindeki böceği gösterecek sadece.
Zeynep pencerede. Sesi ilgisiz. Voleybol oynarız, diyor. Beşte.
Yok o değil, diyor isimsiz yine. Böceği gösteriyor, hiç böyle böcek görmüş mü Zeynep? Kanatları turuncu turuncu, kırmızı değil.
Turuncuyu sevmem, diyor Zeynep. İçine içine, yalandan gülümsüyor.
Birkaç saniyeliğine zannediyoruz sadece bakışıyorlar, sonra perde kapama sesi geliyor. Sonra ayak sürtme sesi. Sonra turuncu böceği uçunca el çırpma ve sevinme sesi.
Beşe çeyrek kala bir koku yayılıyor etrafa, bu defa ben beşte çıkmayacağım kokusu.
Zeynep zaten çıkmıyor. İsimsiz bunu pencereden izliyor mu bilemiyoruz.
İsimsizin yıllar içinde mutluluğu paylaşma isteği, hemcinsleriyle arkadaşlık etme dürtüsü, beraber bir şeyleri yaratma itkisi azalacak. Kendisine yakın olanların neden yakın olmak istediğini anlayamayacak da arkadaşlık etmek istemeyenleri çok iyi anlayacak.
Ne, Zeynep ve Muhammet mi sevgili olsaydı ileride dersiniz, tam tencere kapak mı? Belki de, ama orası da artık sizde.