Efem malumunuz oscar adayları açıklandı. Heykelcik için hislerim kuvvetli olmasa da iki adaylık, bilhassa yazmayı şiar edindiğimden benim için hâlâ mühimmiyatını (=PPP) koruyor: İlki; iyi, yahut gözden kaçan, yahut kolay okunan (bu tür romanlardan uyarlanan filmler çok çok başarılı oluyor genelde) kitapları öğrenmek, bilmediğimiz tiyatro oyunları ile haşırneşir olmak ya da önceden izlemediğimiz filmlerin hakkını…
Yapay Zekâ, Aşağılık Kompleksi ve İnsan
Yapay zekâyı kullanarak bir kişi Parla marşını Zeki Müren’e cover’lattı, duymuşsunuzdur. Bu da -yine ve bittabi- son derece yüzeysel tartışmaları ve sürü psikolojisini beraberinde getirdi. Genelde söylenegelen bu gibi durumların sanatçının yaşarken oluşturmaya çalıştığı mirası zedelediği yönündeydi. Ben, içimizde yaşadığımız dünya ve yasaları, önceden yaptıklarımız ve hâlâ yapmaya devam ettiklerimizden ötürü hiç de bu şekilde…
“Madame Bovary orospu mu sence?”
Kışların biraz daha kışa benzediği o zamanlarda, elinde Flaubert’in kitabı ile girip bahçeye, tam karşıma kuruldu Bahar Ö. Kitabı göğsünde bastırarak, kocaman sarı-yeşil gözleriyle başlıkta geçen soruyu sordu bana. Her bir parmağı başka renkte olan kesik eldiveni ve kırmızıya çalan atkısını, çok nadir giydiği eteği ile tamamlamıştı. Dizlerini dizlerimde hissedebiliyordum. Ben 22 yaşında falan olmalıyım….
Köy düğünü fantezileri ve ilkokul gerçekleri
İnsan yalnız yaşayınca ne kadar çok konuştuğunun farkına varamıyor, ne kadar çok düşündüğünün ve ne kadar süre kendisine kaldığının. Ve bir süre sonra da gerçeklikten sıyrılmış buluyor kendini, kendince bir düzen yaratıyor. Bunun ayırdına en en en eski arkadaşımla Atina’ya gidince vardım. O kadar çok konuşuyor ve kimsenin düşünmediği şeyleri sorun ediyordum ki -o söylemese…
Bilinsin: Buzzati’nin “Tatar Çölü”nde Alışmak
Uzunca bir süredir en sevdiğim basketbolcunun Isiah Thomas olduğundan şu yazımda bahsetmiştim. Belki kendisi için ayrıca özel bir yazı yazarım ama konumuz bugün o değil, kendisinin “Let it be known” (bilinsin) paylaşımları. Ben de bir yandan kırismısınızı niyaz ederken, internette bilhassa -tamamı- paylaşılmamış ya da üzerinde çok durulmamış alıntılardan “bilinsin” diye bahsedeceğim bu blogda. İlk…
Marlon Brando, “en” olmak ve Amerikan sistemi üzerine
Marlon Brando bir şekilde kapitalizme ve içinde yaşadığımız yıllara dair söylemek için can attığımız şeyleri, çok kısa sürede ve (büyük ihtimalle) 1989 yılında söylemiş. Eh, bize de çevirmesi kaldı. * Gazeteci: Gelmiş geçmiş en iyi aktör kabul edildiğinizin farkında değil gibisiniz… Marlon Brando: Gelmiş geçmiş en iyi aktör Tim’dir (köpeği). Canı bir şeyler yemek istediğinde…
Shrinking’e dair bir iki kelam
Son zamanlarda dizi ya da film seçimlerimi (hepsini seyretmeye ömrüm yetmeyeceği için) “o an hangisini izlemek içimden geçiyorsa”ya göre yapmaya çalışıyorum. İster inanın ister inanmayın ama bu benim için son derece yeni bir olgu, sanatsepet işlerinde hayli kontrol manyağıyımdır aslında. Ama dizi ve filmlerin biraz daha “az sanat” olduğu düşüncesini (bunu yıkanlar var elbette, ve…
Moby Dick’te Astroloji, Before Sunset ve bir Sabahattin Eyüboğlu klasiği
İnsanların türlü türlü, kendine özgü iyileşme, daha iyi hissetme yöntemleri var. Bu durum özelinde başkalarından akıl alacağınız bir konu da yok ortada aslında. Herkese kalk bi dışarı çıkalım, yürüyüş yapalım fikri iyi gelmeyebilir. Kimisi için güzel bir temizlik yapmak olabilir bu iyi hissetme, kimine oje koklamak, kimine de spor yapmak belki. Bana, benim ruhuma ise…
Orhan Pamuk’a dair sevdiğim ve (hâlâ bu hataları nasıl yaptığına dair) anlayamadığım şeyler.
İki önceki yazımızda söz verdiğimiz üzere bugünkü konumuz Orhan Pamuk. Hemen belirtmem lazım ki Orhan Pamuk’a dair en sevdiğim şey Türkçe yazıyor ve her şeye rağmen Türkçe düşünüyor (bu konuda iddialıyım) olması. Bu, tıpkı Sezen Aksu’da olduğu gibi, bizim şansımız. Çünkü ne kadar iyi çevirmen olursak olalım, bir yazarı, bilhassa Orhan Pamuk gibi o bölgeye…
Bir şey değil, birçok şey de değil, birçok şeyler.
Beni uzakta tutan. Genç ya da yaşlı olman değil, en çok hep kendini sevmen. Birçok şeyler, birçok şey değil. Bir öğle sıcağında bira içmemek isteyişin, klimayı açıp açmama tereddütün değil. Kestaneyi açtıktan sonra baş parmaklarını üflememen, kış gecelerindeki yalnızlığın hakkını verememen değil. Birçok şeyler uzakta tutan beni, birçok şey değil. Bazen hatırlamaman. Değerli şeyleri değil….