Çok uzun senelerdir, ilkindeki kadar hoşlanmam diye ikinci kez seyretmeyi bilinçli bir şekilde ertelediğim Sunshine Cleaning‘i nihayet izleyebildim. Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere anlatıya bayıldım, kıskandım, üzüldüm. Hakkında birtakım pişmanlıklarım ve anlatacaklarım mevcut. Başlayalım. * Filmi sinemada izlemediğimi anımsıyorum ancak ilk nasıl bulduğumu tam çıkaramıyorum. Hafızamı zorladığımda muğlak biçimde bir video canlanıyor gözümün önünde: Robert…
Kısa Kısa #29
*Birisiyle müzik dinleyerek ne kadar çok vakit geçiriyorsan, o kişiye tahammülünün aynı oranda azaldığının, söz konusu bireyle konuşacak pek de bir şey kalmadığının göstergesidir bu. Belki de artık sesli sesli nefes alıp verişinden usandığının, “sevişeceksek sevişelim, yoksa yapacağım daha değerli işler var”ın dışa vurumudur biraz da. Sırf bu ihtimal yüzünden şu anda dinlemeyi hiç mi…
Keşke Ben Yazsaydım: Koyu Laci Siyaha Yakın (2006)
Candan Erçetin, Sezen Aksu’nun Keskin Bıçak adlı şarkısını seslendirdikten sonra, “Valla benim öyle şarkı kıskançlığım yoktur ama” der Minik Serçe’ye dönerek, “keşke ben de söyleseydim ya da ben söyleseydim dediklerimden bu şarkı, çok içime dokunuyor.” Alıntılarla yaşadığım zamanlardan kalma bu lakırdılar, iki çok sevdiğim şarkıcı arasında gidip geldiğinden ötürü benim de çok içime işlemiş olmalı….
Metni yüksek sesle okumak: Hulki Aktunç ve Çayır Güzeli
Bir yazı kaleme alıp, iş düzeltme faslına gelmişse ilk yapılması gereken metni yüksek sesle, dışımızdan okumaktır. İçimizden okuduğumuzda kulağımızı tırmalayan yerler dışımızdan okuduğumuzda tam da o kısmın öyle kalması gerektiğini bize bildirebilir. (Ya da -ve üzücü olarak- tam tersi de geçerlidir.) Bunun pratiğini benim ve benden önceki nesil çokça yapmıştır sınıfta. Öğretmenler yeni bir parça…
Kafama Göre Şarkı Çevirileri #9 (Baby, I’m in the Mood for You – Bob Dylan ya da belki de Miley Cyrus)
Bob Dylan bir derya. Kendi sesinden dinlediğinizde sizi hiçbir şekilde etkilemeyen şarkılar, cover’landığında, bilhassa Bob’un alaycı sesi yerine azıcık hüzün eklendiğinde, fevkalade etkileyici hâle gelebiliyor. Bir yorumda bahsedildiği gibi Miley Cyrus hayranı olacağımı hiç düşünmezdim ama, “You’re Gonna Make Me Lonesome When You Go”dan sonra benim yakın zamana dek denk gelmediğim “Baby, I’m in the…
Editör Ceketim #1 – Madonna Olacakmış & Nil Karaibrahimgil
İnsan bir iş tutturmuşken kendi kendine mırıldanır ya, bi’ süredir dinlediği şarkının sözlerini, yahut ezberlediği bir şiiri, hatta roman alıntılarını… Ben epey süredir bunları oldukları gibi değil de aklımda yer ettiği şekilde dile getirdiğimi fark ettim. Bunu zaten neredeyse herkes bu şekilde yapar buster, senin farkın ne ola ki diyor olabilirsiniz, ve fevkalade haklısınız da….
Luviya ile filmlere puan vermeyi öğreniyorum, Cry-Baby ve Bıçak Sırtı
Ama ve buster Efsanelerini Anıyor etkinliğinde sıra, benim büyüme zamanıma denk gelmiş, en mi en eski tanıştığım, harika insanlardan luviya, namıdiğer Lluvia’da. Mirasını bir şekilde devam ettirdiğim için aklıma düşen, çok mu çok özlediğim, harika insanlardan bir başkası. Yine en son 11-12 sene önce kendisinden haber aldığımız için bu yazıyı görecek mi pek şüpheli. (İyimser…
Kısa Kısa #28
*Filmlerdeki yemek sahneleri beni çok güldürüyor. Buz gibi olmuş yemekli sahnenin bin seferde çekilmesi elbette berbat bir durum tüm set çalışanları için ama aktörlerin hiçbir zaman o yemeği ağzına atmamaları, attılarsa da yanağının bir kenarında tutmaları, tutmuyorsa da bir lokmayı bin saat çiğnemeleri ve hatta -biraz da utanmazca- sanki dişlerinin arasına kaçmış gibi ucuz numaralar…
Füruzan, Arda Sedefçigil ve Okumak
Son zamanlarda yaptığım en popüler şakam liseye gidene dek nasıl da bir fanusun içinde yetiştiğim, benden olmayanları nasıl hiç mi hiç bilemediğim ve bütün bunları öğrenince yaşadığım o hayli uzun aydınlanma süreci üzerine olan… Görece hâli vakti yerinde, İstanbullu, Atatürkçü ve Sünni iki ailenin tek torunu. Bu yüzden hayatım boyunca pek bir zorlukla karşılaşmadım desem…
Barney’s Version: Duyumsamalar
Kimi arkadaşlarım neden hâlâ filmleri arşivlediğimi soruyor, kimisi hiç de çok okunmayacağımı bilmeme rağmen neden hâlâ yazdığımı. Onlara zaman zaman neden nefes aldıklarını sormak geliyor içimden. Sormuyorum. Ya da bazen çünkü ben malım bir tek siz akıllısınız demek de geçmiyor değil aynı içten. Susuyorum. Aslında temelde kimse artık cevap almak için soru sormuyor. Yalnızca kafasındaki şablona…