Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Luviya ile filmlere puan vermeyi öğreniyorum, Cry-Baby ve Bıçak Sırtı

Ama ve buster Efsanelerini Anıyor etkinliğinde sıra, benim büyüme zamanıma denk gelmiş, en mi en eski tanıştığım, harika insanlardan luviya, namıdiğer Lluvia’da. Mirasını bir şekilde devam ettirdiğim için aklıma düşen, çok mu çok özlediğim, harika insanlardan bir başkası. Yine en son 11-12 sene önce kendisinden haber aldığımız için bu yazıyı görecek mi pek şüpheli. (İyimser ceketim.) Birçok ilkimin şahidi, insanlara ve kadınlara yaklaşımımı şekillendiren, bir kere olsun yüzünü görmediğim, şu anda gerçek adını anımsayamadığım, MSN -yetmedi- Google Talk’larımın baş kahramanını bilhassa anmam (arada ismini sayıkladığım olmuştur) 2008’de yayımlanan Bıçak Sırtı dizisini yeniden izlememe kısmetmiş.

Luviya ile o kadar çok laklaklıyorduk ve ben o kadar internetsizdim ki ilk seneler, acısını çıkarırcasına, uzun uzun konuşurduk ne zaman evin yolunu tutsam. Benim o zamanki kız arkadaşımın ailesinden girer, luviyanın eks aşkının başka bir tazecik bulmasından çıkar, benim dinlemediğim türde müzik ve elbette izlemediğimiz filmlerden söz ederdik. Kendisi bir Phoebe idi ama yanında asıl Phoebe ben kalır, yaşamındaki hareketsiz hareketliliğe, bir sürü konu hakkında çok yönlü fikir yürütebilme aritmetiğine hayran kalırdım. Biraz da açık-saçık ve namussuz biçimde de konuşurduk, ki, luviya olmasa birçok bildiğim şeyi öğrenmem için kötü tecrübeler edinmem gerekebilirdi. Sağ olsun beni hep koruyup kollamış, sonra sonra hayatıma çok müdahale ettiğini düşündüğümden (o aralar kendimi ve hayatımı bir bok sanırdım) küsüp küsüp yeniden barıştığımız (ya da benim kendi kendime küsüp, sonra yine kendi kendime barıştığım) çok olmuştur.

*

Günlerden bir gün luviya ile en yüksek puanlar verdiğimiz filmlerden söz ediyoruz. Aslında izlemediğim filmleri izlemek için, o dönem kiminle konuşursam konuşayım, konuyu oraya getiriyorum. Kafaya koymuşum, yönetmen olacağım birkaç seneye.

9 verdiği filmleri 10’luk bulduğumu söylüyorum ona. 10 herkese verilmez bebeyim buster diyor bana, nedenini soruyorum, 10 sana özel, hatta çoğu kişinin 10 vermeyeceği filmler olmalı, diyor. Gülümsüyorum :Ç:Ç diye. Böyle bonus kafalı dişleri dökülmüş bir smiley çıkıyor.

Yılmıyorum elbette, diyorum ki senin var mı o zaman bana söyleyebileceğin 10 filmin. Cry-Baby diyor. Gözyaşını kavanoza doldurma sahnesi için… Sadece bir sahne uğruna sevilebilecek filmler diyorum, ne harika. Filmi izleyip bir şey anlamıyorum pek, neden luviyaya dokunduğu husususunda da hâlâ bi’ fikre sahip değilim. İzledim diyorum, güzeldi. Ama ben olsam 10 vermezdim. Elbette sen olsan 10 vermezdin, zaten tam da o yüzden 10 diyor. Ben de Garden State’ten ve oradaki gözyaşı sahnesinden bahsediyorum. Natalie Portman’a aşığım o zamanlar. İzleyeceğim diyor, 8 verirdim ama senin neden 10 verdiğini anlıyorum. Çığlık sahnesi… Luviya beni tanıyor.

*

Kendi kendime sürekli söylediğim bazı replikler var, insanların bunları pek de bilmiyor olması hoşuma gidiyor. Bilince ise daha da çok… Doğru olmayan ya da olması imkânsız bir şey söyledi diyelim beriki, hemen yapıştırıyorum repliği:

“Hiç zannetmiyorum Nisan!1111!!!!” Gözlerimi kırpıştırıyorum Fikret Kuşkan gibi.

Ya da çözümü olmayan bir durumda Kral Süleyman’ın hikâyesini anlatıyorum tam 16 yıldır Erkan Can edasıyla:

“Zamanın birinde iki kadın varmış. İkisinin de birer tane bebeği. Birininki ölmüş. Diğeri, asıl anne uyurken kapmış bebeği, tutturmuş bu bebek benimdir diye. Tabii kavga kıyamet kopuyor, meseleyi ispatlayamıyorlar. Diyorlar ki, bir de Kral Süleyman’a gidin, onun adaleti iyidir. Varıyor iki kadın Kral Süleyman’ın karşısına. Kral Süleyman şöyle bir bakıyor meseleye. Düşünüyor, taşınıyor. Bana bir balta getirin, diyor. Baltayı getiriyorlar.  Şimdi diyor bu çocuğu ikiye böleceğim bu baltayla ve ikinizin de isteği yerine gelmiş olacak. Süleyman baltayı kaldırıyor, tam indirecekken asıl anne basıyor çığlığı. Yapmayın etmeyin, diyor, bu çocuk benim değil diyor, kıymayın çocuğa, bu çocuk onundur, diyor. Yani anlayacağın, asıl anne çocuğu tamamen kaybetmektense ayrı kalmaya razı oluyor.”

(Dizi içinde böyle demiyor ama son bölüm fragmanında böyleydi, fragmandan ezberlemiştim.)

İşte bu imkân ve şerait içinde dedim artık ikinciye dönmenin zamanı geldi. Bıçak Sırtı benim televizyonda her hafta izlediğim son yapım olma özelliğini taşıdığı için de ayrıca önemsiyorum. Nejat İşler’den Melisa Sözen’e, Mehmet Günsür’den Vildan Atasever’e dönemin en popüler isimleri orada, yukarıda ismi geçenlerden başka. Yeri gelmişken anmadan olmaz, neredeyse kusursuz oynayan Tuğrul Çetiner, Nihal Koldaş, İpek Bilgin, Can Kolukısa, Canan Erguder (saçlarının hastasıyız), Leman Yavaş ve Mahir Günsiray dök-tü-rü-yor-lar. Sonradan hayatımızda çokça yer aldığı için mi bilmem, bana rolünde en çok sırıtan Nejat İşler gibi geliyor. Batuhan Karacakaya bile (bile dediğime bakmayın hepsi çok iyi olduğu için) kendisinden iyi rol yapıyor.

Yönetmenlerin hepsi müthiş iş çıkarıyor. Senaryo, dizi yanlış hatırlamıyorsam 15 bölüm tasarlandığı ve o dönem tutunca 30 bölüme uzadığı için bir yerden sonra saçmalamaya başlıyor. Biraz da günümüzden bakınca Osmanlı ajitasyonu var gibi geliyor, bilerek ya da bilmeden sempati duymamızı sağladığı kişi ve kuruluşlar üzüyor.

Ama yine de luviya puan verme sistemini devreye sokuyor, her hafta diziyi bekleyişlerime, büyüyüşlerime, internet forumlarında kim ne yazdı takip edişlerime, Vildan Atasever oyunculuğunun hakkını veremeyişlerime, 16 sene sonra bana diziyi kesintisiz ve müzikleriyle birlikte tek parça (YouTube’dan telif yemiş sanırım, yarısı sesli yarısı sessiz, görüntüsü bile bir kalitesiz) izleten internet sitesi sayesinde yeniden bitirişime 10 puan veriyorum.

Not: Luviya’yı dinlediğimden, izlerken türlü türlü kesitler de aldım diziden. Belki bir ara kolaj klip hazırlayacağım fan’ları (=P) hat’rına hahahaha.

Not-2: Fikret Kuşkan, bir tanesin canım. Sevsek etsek de mahkeme sahnenin karşısında Dustin Hoffman Bey tövbe ister, oscarcığını sana verirdi evelallah.

Not-3: Luviya canım, seversin, sana bırakıyorum bunu, hâlâ benlik değil:

 

, , ,

2 responses to “Luviya ile filmlere puan vermeyi öğreniyorum, Cry-Baby ve Bıçak Sırtı”

  1. Eren Avatar

    Luviya buraya yorum bıraksa ne hoş olur:)

    1. buster Avatar

      Bakalım onu da bir sonraki yazıdan sonra dürteceğim mail giderse, bir dönem gerçekten kayıp adeta ya hahahaha

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »