Orhan Pamuk’un, ülkemizin öteki pop yazarlarından farklı bir yerde durmasının tek nedeni var. Yeteneği. Onun yeteneğini kimse inkâr edemez. Kimileri bu yetenek sözünü sevmez, çalışmak der. Çalışmak önemlidir gerçekten. Orhan Pamuk da çalışmak der. Hatta bununla ilgili -belki para kazanmak için- kitap da yayımlattırmıştır. Ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Hatta çalışsaydı daha iyi yazabileceğine de inanıyorum.
Geçenlerde YKY’ye geçti Orhan Pamuk. Kıyamet koptu. Bir de yeni kitap çıkaracakmış orada, ve bu kitabın tanıtım ekini yayımladı YKY. (Paralı elbette. Eğer YKY’den alırsanız 5 lira 10 kuruş!) İçinde yeni kitabının bir bölümüyle birlikte, eski kitaplarından Pamuk’un deyişiyle hikâyeler de var. Tek tek okunabilen. Tam bu noktada Orhan Pamuk’un kitabın önsözünde bahsettiği “değiştirmek istediğim, üzerinde hâlâ oynamalar yapmayı sevdiğim metinler var,” sözü bence bir yazar için söylenmemesi gereken bir söz. Yayımlandıktan sonra bir yazıyı değiştiremezsiniz, değiştirmek istiyorsanız da bunu okurlara söylememelisiniz. Samimi gibi görünen ama samimi olmayan bir laf. Her yazar eski yazdığını beğenmez ve değiştirmek ister ama Orhan Pamuk olduğum halde bunları söylüyorum demek sanki itici.
Yine kitabın adı, çıkan dönem itibariyle çok manidar. Ben Bir Ağacım. Evet belki Benim Adım Kırmızı’da bir bölüm ama, Gezi Direnişi’nden sonra bu isimle çıkması, Kadıköy, Beşiktaş ve Taksim gibi YKY’nin kemik kitlesini oluşturan halka selam çakar vaziyette. Geçelim.
Kitabın sloganıysa hayatımda duyduğum en büyük, en feci, en aşağılık slogan: “Herkes İçin Orhan Pamuk” Ne demek yani bu, en kolay okunan metinler herkes için mi oluyor, herkes ne demek ayrıca? Bana göre Hemingway çok kolay okunan metinler yazar, ama ne anlattığını anlamak için belki de karmaşık yazarak edebiyat yaptığını zanneden nesilden daha çok üzerinde durulması ve düşünülmesi gerekir. Geçelim. (Şu son iki paragrafta söylediklerim o kadar saçma ve uzatılmalık ki, bu yüzden Geçelim diyorum, yoksa yazılması gerekenler bitti diye değil daha çok edebi yönünü yazmak istediğim için.)
Orhan Pamuk, “Kafamda Bir Tuhaflık” adlı yeni çıkaracağı kitabında, yine kendine çok benzer birini anlatıyor. Tanrısal anlatıcıyla. Bu anlatım metodu eski olsa da, romanlar için en uygun yol. (Çok şey anlatabilmek için.) Romanın okuduğum bölümlerinde pırıltılı yerler mevcut. Burnunun direğini sızlatan. Ama en başta da dediğim gibi, Orhan Pamuk belki de çalışsa, ileride düzeltme ihtiyacı duymayacağı metinler ortaya çıkarabilir. Bu yeni kitabında da maalesef böyle yerler mevcut.
Örneğin, ki sevmem örneğin demeyi, Kar romanıyla sivrileşen ve iyiden iyiye siyasete bulaşan metinleri eskiden olduğu gibi alttan alta verse çok daha güzel olur. Bu tamamen kendi düşüncem. Gözüme çarpan, aklımda kalan örneklere geçecek olursak:
Tıpkı uzak ve dağlık bölgelere gücü yetmeyen Osmanlı padişahları gibi,
Her şeyi vatanı için yapan Atatürk gibi,
O zamanlar kimse Kürt kelimesini kullanmazdı,
Osmanlıdan kalan duvarları kireç boyasıyla beyaza boyayıp şehri kışlaya çevirdiler (Aynı cümlede hem boyasıyla yazıp, sonra boyayıp ile devam etmek bile ne kadar çalışmadığının göstergesi olabilir. O yerler pekâlâ başka kelimelerle anlatılabilir.) gibi birçok siyasi, kendini çok belli eden cümleler var. Bunlar olabilir de, ama okurken, Ne alakası var ya burada bu benzetmenin dedirtmeyecekse.
Bir de tavsiyem, ki tavsiyem olamaz önerim, bu tür yazarın düşüncelerinin metinde olmaması, karakterin düşünceleri olabilir, buna hiçbir şey diyemem (karakterin de yazara çok benzemesini sevmem gerçi) ama karakterin de yukarıdaki gibi bir düşüncesi yok, daha ortaokul çocuğu zaten.
Durduk yere yazar olarak konuya müdahil olup, eski zamanlardaki gibi gereksiz benzetmelerle kendi siyasi görüşünü ortaya çıkarıp, cânım metini pop yapıyorsan ben senin heba ettiğin yeteneğine de üzülürüm, benim kaybettiğim zamanıma da. Ya kendimi anlatıyorum otobiyografik romanım diyeceksin, ya ben anlatıcı ile yazacağım diyeceksin. İkisini de demezsen ya anlatım tekniğin yanlış üstadım, ya bu adamın anlattıklarının başka bir amacı var diye düşündürtüyor bana ister istemez. Ama dediğim gibi olursa bu düşünceler de sırıtmaz ve biz karakterin fikirleri der, yine geçeriz.
Orhan Pamuk eminim ki daha iyilerini yazabilir ama çok satmak, günümüz iktidarına yaranmak, pop (popüler) olmak için bu tür şeylere girişmesi beni çok ama çok üzüyor. Kara Kitap, Yeni Hayat, İstanbul, Babamın Bavulu gibi kitaplar yazmış birine hiç yakışmıyor. Hem de paraya ve üne edebiyat anlamında yükselmekten daha az ihtiyacı olan biri için yaptıkları, çok manasız geliyor.
öyle özensiz cümlelerine okuduğum her kitabında rastladım ne yazık ki.
Yazık gerçekten. Gerçi kendi eleştirimi de yapayım bu vesileyle. Son cümlede para ikinci planda olmalı edebiyat anlamında yükselmekten demişim de, edebiyatı aldığı ödüllere göre değerlendiren dünya insanına Orhan Pamuk fazla bile.
Orhan Pamuk okunabilir, yetenekli bir yazar kusurlarıyla birlikte elbette. Fazla eleştirildiğini düşünüyorum, 3 romanını okudum evet edebi olarak imla olarak eleştirilebilir ama kurgusu iyi. Beni rahatsız eden bir tarafı da ; bakın ben bunlarıda biliyorum duygusuyla romanlarında konudan konuya atlayıp bilmişliğini okuyucuya göstermeye çalışıp, romanı dağıtması.
Daha yeni gördüm yorumunuzu ondan yeni yayınladım.
Sanırım popülariteyle doğru orantılı bu gibi şeyler. Hatta sanmıyorum, öyle.
Benim biraz da aklıma takılan bu gibi şeyleri neden yapma ihtiyacını duyduğu.