Bir doğum günü mesajını ne kadar geç görebilirsiniz? Hele ki bu bir zamanlar dünyayı ateşe vereceğiniz kadar sevdiğiniz bir dosttan, sevgiliden, Simmy’dense? * Ayran içip ayrı düştüğümüz arkadaşım hatırlatıyor Simmy’yi, bu yazın başı olmalı. En şeyi oydu senin, diyor. Anlıyorum… Aslında o değildi gibi bi’ şeyler demek istememe rağmen -nasılsa- susuyorum. Belki haklı… En şey……
Sıkılmalısın, sıkılmaya ihtiyacın var, ve hatta, sıkılmak normaldir
Bilgi sahibi olmakla bilge olmak arasındaki farkı düşünüyorum son zamanlarda, sıkça. Komiği, yapılan salaklıklarla hatırlanan 10’lu yaşların sonundan 20’li yaşların ortasına dek bilge biriymişim çıkarımında bulunmam oluyor. Her defasında. Bugün bunun farkına varmam bir profesörün attığı video sayesinde oldu, yarın belki o günlerde yazdığım bir e-postayı yeniden okuduğumda olur, bilemiyorum. (Ve bu şekilde başladığım denemelerde…
Çocuk arkadaşlar ve daha çok seven olmak
“Muhammet, Muuuhammet, Muhammmmmeeeeeğğğğt!” Mami nihayet pencerede. Ne oldu, diye soruyor. Gelsene, diyor isimsiz. Onsuz da zevkliymiş ama onunla daha da zevkli oluyormuş maç. Annesi izin vermiyormuş. Bu öğlen sıcağında, kızıyormuş. Akşama, diyor. E, gel, napıyon ki, normal muhabbet ederiz, diyor isimsiz. Olmaz gibisinden bir işaret yapıyor büyük ihtimal Muhammet. Saatler sonra bir deneme daha yine…
Neden Pablo Neruda’dan daha iyi mektup yazamıyorum?
Jane Austen Kitap Kulübü adlı filmde geçen, duyduğum en afili alıntılardan birini bi’ beş sene kadar önce şurada (yazının ortalarına doğru, fotoğraflı) kullanmıştım. (En iyisi filmi de tekrar izlemek, yazı bir bitsin de.) Canım okur, üzülerek hemen belirtmeliyim ki, bu yazı o beş sene önceki yazı kadar güzel olmayacak. Eğer uzun zamandır doğru dürüst bir…
Tam ben de böyle hissediyorum #5 – Thomas Bernhard ve otobiyografik beşlemesi: Bir Çocuk
Bir Çocuk (Çev. Kemal Göztepe) “Hiç kimse bulamadı ve hiç bulamayacak.” -Voltaire Bu alıntıyı çok seviyorum. Alıntının kendisine, anlatmak istediğine ve felsefesine bitiyorum. Bana kalırsa buradaki “bulamama”yı ve “bulamayacağı” hayatımızda en kolay ulaşılabilir olandan tutun da en ulaşılmaz olana dek düşünebiliriz. Burnumu/ağzımı/dişimi bir yaptırsam benden kralı olmayacaktan bir evim olsa şöyle böyle olacağa, 100 bin…
Dirim Ortaklarımız #2 – “Erotologya?” ve Hulki Aktunç
“Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek’e ne buyurulur? Saygıdeğmez kendileri, heykelde cinsellik görüp ‘böyle sanatın içine tükürüyorlarmış’. O tükürük, kendi yüzlerine dönmez mi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken, Tayyip Erdoğan, bale sanatı için ‘belden aşağı’ deyimini kullanmıştı. Görebildiği tek şey belden aşağı’ydı, baleden aşağıydı da ondan. Bu başkanlar kendi meşreplerince ‘Müslüman’dır ve inançlarını ne derekeye…
Tam ben de böyle hissediyorum #4 – Thomas Bernhard ve otobiyografik beşlemesi: Soğukluk (Bir Dışlanma)
Bu yazıların hepsini (bu söyleyeceklerim hariç) aslında çok önce yazdım, ve peyderpey yayımlıyorum. Bu benim otobiyografik seride en sevdiğim etkilendiğim kitap. (Sevgi için biraz başka şeyler devreye giriyor.) Ancak öteki üç kitap üzerine konuştuğum, kendimin sandığım fikirlerin aslında burada olmasına bir o kadar şaşırdım diyebilirim. * Soğukluk – Bir dışlanma (Çev. Nadide Amasyalı) “Her hastalık,…
Cemal Süreya: Bir Nesir Ustası
“Güzel denen şey, biraz da o şeyi güzel bulduğumuz ya da güzel bulmaya hazır olduğumuz için güzeldir.” –C. S. İpek’ten bir mesaj. Can’da indirim var. Koş. Koşmadım, ağır ağır, hantal hantal yürüdüm, sürüm sürüm sürüdüm ayaklarımı. Son günlerine dek. Kitaplar, okunmamış kitaplar çoktandır baskı oluşturuyordu üzerimde. Bakasım yoktu, hızlı hızlı aşağıya indim. (Elbette indirimler internetteydi.)…
Kısa Kısa #32 (Dickens ve öteki meseleler)
“Halkın bir tek gün birkaç evi yağmalaması, tüm ulusun on beş asır boyunca üç kral sülalesi tarafından soyulmasının yanında nedir ki? Milyarlarca insanın mültezimler, vampirler, halkın parasını çarçur edenler tarafından soyulmasının yanında birkaç kişinin servetini kaybetmesi nedir ki?” -Jean-Paul Marat *Bu aralar yatıp kalkıp Charles Dickens okuyorum. Charles aşağı, Dickens yukarı. Aşırı sevmekle çok uyuz…
Tam ben de böyle hissediyorum #3 – Thomas Bernhard ve otobiyografik beşlemesi: Soluk (Bir Karar)
Soluk – Bir Karar (Çev. Ebru Omay) “İnsanlar ölümü, yoksulluğu ve bilisizliği (cahilliği) aşmakta aciz kaldıklarından, bunları düşünmemekte uzlaşmaya varmışlardır.” Sevgili Ebru Omay’ın bilisiz çevirisini çok beğendim. (Parantez içini ben ekledim.) Ölüm ve yoksulluğu aşma sanırım her kültürde aynı anlama çıkabilir. Daha sağlıklıyız diyemesem de artık daha yaşlı ölüyoruz (kimileri buna ölemiyoruz bile diyor) ve…