Uyuyorsun günün en saçma zaman dilimlerinde, en azından günler geçsin diye ama gene de bir boşluk, bir yalnızlık hali mevcut oluyor, uyanıyorsun, uyumaktan sıkılıyorsun…
Cep telefonunun alarmını geceden kurup, her sabah aynı şekilde 3 kere “ertele” tuşuna bastıktan sonra götün donarak kalkmaktan sıkılıyorsun, ama yine de kalkıyorsun…
Kalktıktan sonra havanın hala “geceden kalma” olduğunu görmekten sıkılıyorsun, buna rağmen yine de gözünü açar açmaz bir damla güneş var mı diye bakınıyorsun…
Bakındıktan sonra aynı elbiseyi her gün giymemek adına başka kıyafet aramaktan, o esnada zamanın fazla geçmesinden ve en sonunda hep bir şeyleri unutarak evden çıkmaktan sıkılıyorsun…
Evden hep aynı saatte çıkmaktan, aynı otobüse binmekten, aynı metrobüse binmekten, aynı vapura binmekten, aynı zaman diliminde varmaktan, son anda yetişmekten, aynı kapıda aynı salak salak gülen insanları görmekten, aynı sigara kokusundan, aynı parfüm kokusundan, aynı yapmacıklıktan tiksinmeye başlıyorsun. Sonra onları da kullanmayı bırakıyorsun.
Bir gün bir karar vermekten, öteki gün onu bozmaktan yoruluyorsun…
Bir gün kendini Henry (Wotton) hissederken, aynı gün içinde Henry (Chinaski) gibi hissetmekten endişe duyuyorsun…
En kötüsü de; bir an oluyor kahraman olmak istiyorsun, sonra kahraman arıyorsun.
Bu yazıyı yazalı çok olmuş,ama benim şimdiki durumumu öyle iyi ifade ediyor ki.
Vov ben de şaşırdım birden bu yazıya yorum gelince =)
Hey gidi 2009'un aralık senesi ama geçiyor be "defter" ne bileyim geçiyor yani, geçmese bile başka seçenek yok gibi. Ben zaten karavan alacağım hem. Şiişşt aramızda kalsın bu yazıyı bir daha kimse okumaz diye rahat rahat yazıyorum. Bu monotonluktan kurtulacağım ehehe