2020’nin son günü vesilesi ile bu yıl en çok dinlediğim 5 yabancı şarkının, en sevdiğim kısımlarını yazacağım. Amma da kıytırık laf oldu. Neyse. Canım bunu yapmak istedi. 1-Morrisey – “We’ll Let You Know” Şarkıyı nerede duyduğumu çok hatırlamıyorum. (Bir ihtimal Mid90s filmi diye düşünüyorum.) Zaten zınk diye şu aşağıda yazacağım şekilde başladığı için, benim sevmeme…
Kırmızı Lahanaların
Elleri azıcık pütürlü gibi, baş parmaklarının üzerinden sanki plastik, oyuncaklı tırlar geçmiş, biraz eciş bücüş. Elleri arasına alınca ellerini, pek biçimli, pek olağan, pek sıradan. Aslında böyle şeylere pek inanmam. Rüyamda gördüm dün seni, şimdi anımsamaya çalışıyorum hâlini. Sol elin, böyle epeyce pençe gibi olan sol elin, iyice asılmış eşofmanıma, sağ baldırımın oralara, çekiştiriyor beni…
Cahit Külebi’nin En İyi 10 Şiiri
Cahit Külebi’yi çok seviyorum. Onun hakkında bir şeyler karalayacak olmaktan da epey memnunum. Epeydir böyle bir liste blog’da dursun istiyordum, arada açıp okuyayım, ne bileyim belki beni okuyanlar da arada açıp okusun… Nihayet bitirebildim. Kendisinin ismini bilenlerin Yaşar Kurt’un şarkısı sayesinde (ya da yüzünden) olması aslında biraz yürek burkucu cinsten. İşin aslı, Cahit Külebi’ye alışmak…
Al Pacino: “Zannediyorum, hayli yalnız bir çocuktum…”
Yıl: 1983 Meslek: Gazetecilik Tür: Söyleşi Konuk: Al Pacino Konu: Al’in Çocukluğu Aslında bütün bunlardan da öte bir şey yapılan, epey bir süredir kendisi hakkında karalamıyordum bir şeyler, eskiden beri blogu okuyanlar ne denli sevgi beslediğimi belki bilebilir. Ve işte 80’ine girmiş bu güzel insanın şerefine, bir çeviri de kendisi için yapayım istedim. Hem çok…
Hakiki Ruhlar
Filmlerin, televizyonun ve internetin yaptığı ama iyi kitapların hiçbir zaman yapmayacağı şeylerden biri de sanırım bizlere nasıl hissetmemiz gerektiğini bilinçli yahut bilinçsizce öğretmeye çalışmaktır. Evet evet, biliyorum nasıl ki filmler yokken kitap okuduysa insanlar, filmler varken de bunlarla uğraşıyor, evet malum platform öncesi de indirmekle uğraşıyorlardı, evet kabul ediyorum. (Bakın bu bile, yani daha söze…
Mızlı ile 17 Yaşında Olmak
Uzun bir aradan sonra merhaba. Aslında bizim standartlarımızda çok da uzun sayılmaz sevgili blogçum, 2 ay nedir ki hem? (Hem de ne demekse, neyse.) Gerçi ben böyle planlamamıştım bu süreci, bana oldukça uzun gelen bir temmuz ayını da geride bırakmışken üstelik, ama hayat işte, çok sevdiğim klişe sözle bazen de böyle. Rick and Morty’nin son…
Kalemler ve Hûlyalar
Zannediyorum ikinci yılbaşı çekilişimdi. Yeşilköy’de yeniydim. Değişik âdetleri vardı buranın, rastgele, yılbaşında çekiliş yapıyorlardı sözgelimi. Sürpriz olacak hesapta. Kimse kimseye kimin çıktığını söylemesin diyorlardı. İlkinde, bi’ kıza hatıra defteri almıştım. Romantikliğim batsın. Şişman Cüneyt bana akıl da vermişti aslında, Olm kızlara bebek alınır. Bebeği alsak 10 yaşına gelmiş kız, bebekle oynar mıydı ki, bilemedim. Bana alınsa…
En iyi 20 Türkçe Şiir (yahut en iyi 5)
Bir önceki çeviri şiirler çok tutunca bu defa tutturdular, Martinciğim o ulvi bilgeliğinle bize neden ışık olmuyor, küşayiş vermiyorsun, neden bir de bunun Türkçe sürümünü yapmıyor; hatta ve hatta bu defa neden bunları seçtiğini bize açıklamıyor, mevsimler gibi en güzele doğru şöyle bi’ numaralı sıralama yapmıyorsun dediler. Bize bir top 20 yap da keyfimiz, neşemiz…
Romantik Semboller (yahut geçen ay okuduğum en iyi çeviri şiirler)
Eskiden yapmayı en sevdiğim şeylerden biri de sevdiklerime şiirler okumaktı. Bunu romantik bir çaba yahut gösteriş budalalığı gibi algılamayın, sadece içimden geldiğinde yapmaya çalıştığım bir uğraş, bir çeşit iç dökme idi. Ne var ki, yine pek çok şeyde olduğu gibi farkında olmadan başkasına şiir okumanın da gülünç bir şey olduğu hususunda mutabakata vardık ve ben…
Kafama Göre Şarkı Çevirileri #5 – “Mr. Blue – Catherine Feeny”
Nasıl oldu bilmiyorum. Aslında biliyorum. Evet evet. Aklıma düştü. Önceleri yazan, epey sevdiğim -belki de hayranlık demek daha doğru- bir blog yazarının sitesine girdim, kapatmadığını görünce sevindim, profiline dokundum, pa-pardon tıkladım. Takip ettiği blogların hepsine tıkladım, tek tek, ki bu en az yarım saatimi aldı, ve sonra hâlâ açık olanları sekmede bıraktım, ötekileri tek tek…