Küçükken odamda minik sarı bir dolabım vardı. Kapağına sakızlardan çıkan etiketleri yapıştırırdım, hatta geçici dövmelerimi bile. Annem izin vermezdi kolumu boyamama. Yazın askılarda duran kışlıkların altında oturur, oyuncaklarımla oynardım. Kapıları tam kapanmaz, tam karanlık olmazdı içerisi hiç. Öğlen, içerisi biraz da ışık alınca odama girip çıkanları gözlerdim. İçerisi bir garip kokardı. Tatları bir tuhaf, yerlerde…
Ben, hayatındaki tek gerçek şeyim
Winona Ryder sevgimden de bu blogda çokça söz ettim. Mesela şu yazıda kendisini dünyanın en güzel kahverengi gözlü insanı diye nitelemişim. Düşününce, bunu acaba sonraları kaç kişi için daha söyledim? Dönüp geriye baktığımda (başkaları sorduğunda yok-mok desem de) “celebrity crush” denen naneyi de dibine dek yaşamışım küçükken. Hepsi de birbirine benziyormuş hakikaten. Hatta geçenlerde (dört-beş…
14 senenin ardından: 2023’te Blogger’dan WordPress’e geçiş
Bu yazı normalde yazdıklarımdan biraz daha farklı olacak çünkü tamamen ne yapıyorum ve neden yapıyorum temelli gideceğim. Ne yapıyorum? Belki fark edenler olmuştur, siteyi .com’a taşıdım ve blogger’dan ayrıldım. (Aslında tam anlamıyla ayrılma da denemez, onu da anlatacağım.) WordPress’e tümüyle (geçmiş yazılar, medyalar, okuyucular vs.) geçiş ise hayli basit. Daha önce bunu neden yapmamışım diye…
The Banshees of Inisherin’in hissettirdikleri
Yazının başlığını daha uygun seçemedim ve hatta seçemezdim. Aslında uzun süre film hakkında konuşmak isteyip istemediğimi bilemez bi’ hâldeydim, çünkü bittikten sonra bir daha konuşamamacasına susmak, sadece susmak istemiştim. Sonra film hakkında susarak yazı yazabileceğim fikri aklıma düşüverdi. Bu zamana kadar birçok eserle muhattap olurken şiddetli baş dönmeleri hissettim. Bu hâletiruhiyeden beni mahrum edecek her…
Mükemmele çeyrek kala: Kırıldı Vazo – “Hepsi, hepsi yalan mıymış?”
Şenceylik benim ne diyeceğimi çok umursamaz ama birilerinin de çıkıp doğruları yazması lazım ki kişi ilerleyebilsin. Maalesef (aslında daha çok iyi ki) hayatımız “YouTube’da dislike sayısını göstermeyelim, dümenden de olsa üreteni teşvik ediyor gibi görünelim” kafasında ilerlemiyor. Kimi insan için kusurlar, bir bakıma, o kişiyi bilhassa sevme biçimlerini oluşturur. Denir ki yamuk bir burun, tam…
Geçmiş Zaman Olur Ki #3 (Atilla Abi ve Ben ve Johnny Cash)
Bu yazılarda hep kendimizi afişe etmişiz he aslında. Yazıları yazarken bir yandan da revize ediyorum, ama bazılarına da kıyamıyorum çok şeker bir çocuk yazan çünki. Bugünkü konumuz şu giri. Bazı videoları artık kullanılmadığı ve bulamadığım için kaldırmak zorunda kaldım. Neyse ki Norah’nın bu cover’ı duruyor. Ben bu cover muhabbeti için de çok atıp tutmuştum zamanında. Bakalım ona…
Her kaldırılan taşın altından Sezen Aksu çıkması üzerine
Hava yağmurlu. Kedi arkada meeaaauuuuğğğv çığlıkları atarken, Yonca Evcimik-Vurula Vurula çalmaya karar veriyor radyo. Aiihhhy çok severim diyerek ses veriyorum. Şarkı bitiyor. Biter mi? 2023 insanı için hiç şarkı bir kere dinlenip tadında bırakılabilir mi? Bırakılmaz elbet. Peki ben farklı mıyım sanki? Yooo, gayet telefondan bulup, bin kere filan daha dinliyorum üst üste. Sonra elbette…
Geçmiş Zaman Olur Ki #2 (Al Pacino ve Ben) [ve biraz da Havuz]
Bu seriye başlamamın nedenlerinden biri de kendime bile itiraf edemediğim şeyleri kaleme almaktı. Bugün şu yazıdan bahsedeceğim ama aslında hiç de ondan bahsetmeyeceğim çünkü yazı için yüzleşilecek pek bir şey yok. Bunun yerine bana Al Pacino’nun ifade ettiklerinden bahsetmek istiyorum. Kasedi biraz geri sararsak, ben.. Ben her şeyi biraz olması gerekenden geç yaptım, her şeye…
Geçmiş Zaman Olur Ki #1
Neredeyse 14 sene olacak bu blogu kuralı. Şaka değil, şimdiye düzenli yazsaydım belki de site filan sahibiydim, olmadı çok tıklananlardan birinde yazardım. Bilmiyorum böyle bir amacım oldu mu hiç… Bir yandan olsun isterken beri yandan da istediğim gibi yazamayacağım için büyüme fikri korkutmuştur beni hep. Belki başka yerde, o gezi yazılarındaki gibi, olabilirdi, ama bir…
Lolita, Unfinished Swan ve 500 Days of Summer
Hayat bazen de böyle. Eğlenceli yazılardan bahsetme planları yaparken dünya işte böyle yıkılır, neden bahsedersen bahset artık biraz boştur ve altında kalırsın yaşanmışlıkların. Çoğu zaman böylesi durumlarda düşüncelerimden utanırım. Yani sadece o durum anında ya da sonrasında değil ama öncesinde aklımdan geçen düşüncelerimden bile utanırım. Bu yazıları da ben bir köşede dururum, hayaletim yazar. Aslında…