Evet, yıllar sonra pişman olacağım bir teorimi daha paylaşmak için buradayım. Başlık yeterince açık olsa da yazalım, komplo teorilerine inanan insanlar kesinlikle salak değil, olsa olsa nahiftir, insancıldır. Çünkü, kendilerinin tersine, insanların bu denli salak ve çıkarcı ve ihmalkâr olabileceklerine inanmaz, hatta inanamazlar. Olsa olsa bundan çıkar sağlayacak başka bir güç odağının olduğunu düşünürler. Çünkü…
Author: buster
Uyanış
Bu zamana dek üzüldüğüm, kırıldığım, hatta toparlayacak olursak yaşadığım olumsuz ne varsa sorumlusunun hep kendim olduğunu düşünürdüm. Bir şekilde o ortama uymayan varoluşumun, düzeni bozan düşünce akışımın, ayrıksı hayal dünyamın bütün bunlara sebebiyet verdiğini sanırdım. Hani neredeyse, sanki ne ettiyse onu bulan garip bir kırmızılık ve mavilik arasında sıkışmış kalmıştım. Sonra sorunun aslında bende değil,…
13* sene sonra Ancelik’in Mim’ine cevap – Eski bir blog geleneği
Aklıma mukayyet olmaya çalışıyorum. (Ne güzel laf!) Öteki insanlar nasıl yapıyor bilmiyorum ancak bunu ben uzaklaşarak gerçekleştirebiliyorum. Uzaklaşma derken, aklınıza gelebilecek her şeyden el etek çekme. Elbette ruhuma bu da iyi gelmediği için uzun sürdüremiyorum. Aslında tam bu noktada bize yardımcı olabilecek sonuca da ulaşmış oluyoruz: Ruh ve akıl beraber yürümüyor. İkisini dengede tutabilmek de…
Tomris Uyar’ı Seviyorum
Hayat, yaşama, direnme kelimeleri ya da “her şeye rağmen” ile başlayan cümleler benim için bazen hiçbir şey ifade etmiyor. Gerçekten. Sıfır. İşte bu hiçbir şey ifade etmeme temelde içimde bulunan müthiş şakacı ve neşeli ve coş insanla o kadar çelişiyor ki, ruh hâlimde dalgalanmalara sebebiyet veriyor. Bu yüzden bir gün müthiş iyi hissederken ertesi gün…
Sweet November 1968 versiyonu ve film izlemeyi bırakmak
Ben her şeyden önce iyi bir izleyici, okur ve dinleyiciyim. Belki kimileri benden daha iyi yazıyordur ama daha iyi okurlar mı bu çok şüpheli. (Evet, izlemek ve dinlemek de okumak ile çok bağlantılıdır sevgili okur, hatta en çok bununla bağlantılıdır.) Bu yüzden IMDB’de yalnızca bin kişinin oyladığı bu uyarlaması çok bilinen ama kendisinden hiç söz…
Genel intiba ne kadar doğru?
İnsanların hakkımda yorum yaparken söyledikleri şeylerden biri inanılmaz özgüvenli oluşum oluyor. Oysa ben hiç öyle düşünmüyorum. Ya da -dum. Hatta öyle ki, ben bu özgüvensizliğimle -ola ki- özgüvenli gözüküyor ve buna rağmen yaşamakta bu denli güçlük duyuyorsam, gerçekten özgüvensiz olan ve dışarıya da öyle gözüken insanlar nasıl yaşayabiliyor acaba diye düşünür hâlde buldum kendimi. Elbette…
Kafama Göre Şarkı Çevirileri #7 (Stars – Nina Simone)
BoJack Horseman’a her ne kadar 10 üzerinden 8 vermiş olsam da (biliyorsunuz verdiğimiz notlar çok önemlidir =P) hem canım Gamzeciğimin bana armağını olduğu için hem de kendimi ne yazık ki BoJack’in yerine koymaktan alıkoyamadığım için el üstünde tutarım. Dizinin 3. sezon finalinde çalan ve birazdan Türkçeleştireceğimiz bu şarkı, aslında şarkıcıların/ünlülerin ne kadar yalnız ve büyük…
Geçmiş Zaman Olur Ki #4 (Kendini artık tanıyamamak ve Eren)
Hem “kendimi tanımıyorum” demek bile kendimi tanımak değil mi zaten? Vay benim güzel kardeşim be. Bir süredir bildiğiniz gibi geçmişle yüzleşip eski yazılarımı okuyorum. Aslında daha çok eski beni hatırlamaya, gerçekten mutlu muydum yahut mutlu taklidi mi yapıyordum anlamaya çalışıyorum. Belki -varsa- güzel özelliklerimi hatırlatmaya, değişenlerin neden değiştiğini irdelemeye, kötüleri törpülemeye çalışıyorum. Belki de en…
What Remains of Edith Finch’in hikâyesi
Küçükken odamda minik sarı bir dolabım vardı. Kapağına sakızlardan çıkan etiketleri yapıştırırdım, hatta geçici dövmelerimi bile. Annem izin vermezdi kolumu boyamama. Yazın askılarda duran kışlıkların altında oturur, oyuncaklarımla oynardım. Kapıları tam kapanmaz, tam karanlık olmazdı içerisi hiç. Öğlen, içerisi biraz da ışık alınca odama girip çıkanları gözlerdim. İçerisi bir garip kokardı. Tatları bir tuhaf, yerlerde…
Ben, hayatındaki tek gerçek şeyim
Winona Ryder sevgimden de bu blogda çokça söz ettim. Mesela şu yazıda kendisini dünyanın en güzel kahverengi gözlü insanı diye nitelemişim. Düşününce, bunu acaba sonraları kaç kişi için daha söyledim? Dönüp geriye baktığımda (başkaları sorduğunda yok-mok desem de) “celebrity crush” denen naneyi de dibine dek yaşamışım küçükken. Hepsi de birbirine benziyormuş hakikaten. Hatta geçenlerde (dört-beş…