Nasıl oldu bilmiyorum. Aslında biliyorum. Evet evet. Aklıma düştü. Önceleri yazan, epey sevdiğim -belki de hayranlık demek daha doğru- bir blog yazarının sitesine girdim, kapatmadığını görünce sevindim, profiline dokundum, pa-pardon tıkladım. Takip ettiği blogların hepsine tıkladım, tek tek, ki bu en az yarım saatimi aldı, ve sonra hâlâ açık olanları sekmede bıraktım, ötekileri tek tek…
Kafama Göre Şarkı Çevirileri #4 – “I Contain Multitudes – Bob Dylan”
Eskiden, idolüm de diyebileceğim seviyede sevdiğim çok fazla sanatçı vardı. Küçüklüğümü düşünüyorum mesela sporcular (evet, sanatçı sporcular) çok fazla yer kaplıyordu: Hagi, Jordan, Iverson, Ronaldo… Sonra biraz büyüdüm oyuncular aldı yerini Al Pacino, Al Pacino ve Al Pacino. Daha sonra kurmaca yazarları, sonra sonra filozoflar ve şimdilerde psikiyatrları seviyorum… Ama bütün bunları içinde barındıran biri…
Bir şeyin gerçek olması için gerekenler üzerine
Say Anything…‘i yeniden izledim. Yeniden izleme konusunda geçtiğimiz on yılda çok tutucu idim. 10’lı yılların sonuna doğru adımlarını yeniden attığım yeniden seyretme işinde kendimi görmem beni çok memnun ediyor. Sözgelimi bu film. Neydi sevdiğim? Bunu bulmaya çalışmak, kendine anlam verememek ya da kendinle, o güzel bebekle zamanın içinde gurur duymak. Bütün bu duyguların karmaşası, çok…
Korona Günlerinde Yazarlık
Başlık biraz aşırma evet. Bu yazıyı yazmadan evvel internette aratınca ilk çıkandan arakladım evet. Zaten siz de biliyorsunuzdur evet. Bizimkisi de aşk sayılır evet. Eh. İnsanın kendine dönmesi, kendini bulması, kendini yeniden keşfetmesi için çok uygun bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemi kendine ayırabilenler, evden çalışanlar, ücretsiz izne ayrılmak zorunda bırakılanlar, ücretli izin ile gününü gün…
Taslaklar
Her şey bitti, bir bu eksik kaldı. Şarkıcıların “bootleg”leri olur ya, yazan insanların da karalamaları olur. Kâr etmek isteyen ve her şekilde satacak kişinin defterleri piyasaya sürülür kimi yayınevleri tarafından. İşte ben de buraya zamanında not aldığım ama ne anlatmak istediğimi yahut bana ne hatırlatması gerektiğini hatırlamadığım şeyleri koyacağım ya da hiçbir şekilde devam etmeyeceğim…
Yemek Yaparken Tutturulması Gereken Parçalar
Zannediyorum Ali Gül ile ikinci çalışmamdı. O gün de yağmur var mıydı anımsayamıyorum. Birkaç demo tam da istediği gibi gitmemişti. Olmadık yerde nefes alıyor, bilinmedik yerde duraksıyor, kavşakları duraklar hak getiriyordu. Bizden, daha doğrusu benden bıkmış olacak ki stüdyonun arkasındaki salona doğru yollandık. “Marş, marş!” Bunca yolu söylev dinlemek için mi geldim diye söylenmek üzereydim. Koltuklardan…
Sorun – Sor
Aslında fevkalade şeyler kaleme alan ancak o artık yazamadığı, hiçbir şekilde üretemediği kıt döneme girmiş; bunun üzerine de hayatındaki bazı sorunları çözmek, ama daha çok da yazabilmek adına bir psikiyatrı ziyarete gitmiş bizim yazar. Temel sorunu narsistik kişilik bozukluğu olan bu adamı tedavi etmek adına kolları sıvamış doktor, ancak bu gibi sorunları olan kişilerin tedavisi…
nekrayaS ıralnuyoK
Analiz sırasında, elbette son derece olağan biçimde babama fazlasıyla denk geldim. Babama dair hatırladığım en eski konu ise hayli garip. Black Sheep mi yoksa Lost Lamb mi olduğum hakkında bi’ yazı yazıyordum. Yani, beyaz koyunların arasındaki o kara koyun mu yoksa kayıp bir kuzu mu olduğuma dair. Yani neden her ikisinden biri olmalıyım ki evvela?…
Evler ve Dudaklar
Aramızın çok da iyi olmadığı bir dönemde, nereden estiyse, Şef soruyor: “Annenle aran nasıl?” Yeni ameliyat geçirmiş, yenmeye çalışıyor kanseri. Pek aramız yok. Niyeyse bu durumun sorumlusu olarak beni görüyor gibi düşünüyorum. Hem annem, hem Şef, hem de diğerleri. O anda dünyada her kim yaşıyorsa, annemin kanserinden ötürü beni suçlu buluyor sanki. Anneannemle konuşuyorum, senin…
Şeytanlarımdan vazgeçersem…
Babam, ilkokul anılarından birini anımsıyor, birazcık narsisizm ile. Ben kendisine yakıştığını düşünüyorum: O zamanlar selvi boylular arkalarda otururdu. Benim gözlerin görmediğinin yeni yeni farkına varmıştık. Öne geçmek istiyordum, izin vermiyorlardı. Ertesi gün kocaman gözlük camları ile okula geldiğimde, kendimi yerin dibine girmiş gibi hissettimdi. Bir süre sonra, belki de mecburen, gözlük kullanımının havalı olduğunu düşünmeye…