Etrafı toparlarken neredeyse taşındığımdan beri ellemediğim, en eskisi 10 küsür sene önce tutulmuş defterlerime denk geldim. Bir süre sonra sürekli ve her gün yemek yapmaya alışmış birinin yazılarına dünmüş karalamalarımı okudum, oysa ilk başlarken ne de özenli yazmış, ne ilk sayfa alıntıları yapmışmışmışmışım. Bazı defterler bitmiş, bazıları yarım… İçlerinden bazıları sadece kitap ve bazıları sadece…
“Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey” Hakkında 4 Söylenemeyen Söz
İsmi güzel kitaplar, güzel isme sahip kitaplar, kitaplar… Bu satırları yazarken dünyanın en birleştirici unsurunu icra ediyordu okuldaki çocuklar. Bir çeşit bahar şenliği gibi bir şeydi sanırım yapılan, hep bir ağızdan şarkı söylüyorlardı. Handiyse müzik bir TikTok ya da YouTube Shorts ya da arkadaşlara gönderilen kısa bir video gibi bazen. Neden izlediğini anlayamadığın ama kendini…
Beni Terk Etmedi, Beni Bırakıp Gitmedi!
O kadar zaman olmuş ki blog yazmaya başlayalı… Taaaa Yasemin Moriler döneminden beri bir şeyler karaladığımı uygulamanın birinin sürpriz yapıp, başlıkta sözleri geçen parçayı bana çalması ile fark ettim. Kendisi ile bire birde tanışma şansım olmadıysa da, tıpkı Nedim Saban yahut Yekta Kopan’a yaptığım gibi blogumu takip ettirmek adına onun bloguna da yorumlar yapar, uzaktan…
Ruh Çözümlemesine Giriş – I – Mitomanim yahut yalan patolojimin başlangıç noktası
Aşağıda söyleyeceklerimin hepsi uydurmadır. Uydurma isimler, uydurma kişiler ve uydurma olaylar, yer yer kendini abartmalar ve olmamışı olmuş gibi yapmalar, hatta hatta yaptığını unutmuş gibiler içermektedir. Zaten içermeseydi sanırım yazının başlığı böyle olmazdı. * Size İzmir’de gittiğim psikiyatr anımı anlatmıştım, anlatmadıysam da çok mühim bir mesele değil. Kadının söyledikleri çok koymuştu saatler sonra, Martinciğim, sen…
Seni aradımsa, herhâl buna ihtiyaç duydum
Fena bir mektup yazarı sayılmam. Gönül isterdi fena bir yazar sayılmam diyebilmek, ama gönül ile realite hiçbir zaman birbine uymaz dostlar. Geçenlerde buraya da yazdığım mektuplardan birinin bir kısmını koymuştum. O sırada bu kitabı okuyacağımdan haberim yoktu. Aslında mektup okumalara yaklaşık 50 küsür farklı yazarın mektuplarını okuduktan sonra (yeri gelmişken yine emeği geçen herkese, bilhassa…
Katlanılamaz – Bir Milan Kundera Anlatısı
Geceleri eskiden ne çok yazardım… Bazen düşünüyorum -bu laf da ne saçma, hep düşünüyorum ama bazen geceleri ne çok yazdığımı düşünüyorum demeli belki- nedir bu itki, nedir bizi -yine belki daha çok beni- yazıya çeken? Erotik bir roman bile olabilir bu pekâlâ, porno izlemekten daha çok tahrik eden beni. Kelimelerin bilincimde yarattığı imgelemler görüntüden hep…
Evreka
Arada uzun uzun mektuplar yazıyorum, böyle suratım beş karış mektuplar oluyor genelde, dışım gülse de içim böyle. Bu başlık da aşağıda bir bölümünü paylaşacağım mektuba verilen isim. Kendisi biraz şanslı birisi, ben ise aşağıda anlattığım gibiyim, biraz böyle, birazı da düzenlemeli paylaşım. “Öncelikle bu hafta ne oldu, bu hafta eve gittim. 1 gece 2 gün…
Mayıs Şarkıları
Mayıs ayının ötekilerden daha karizma, daha kuul bir hâli var hep. Birçok yerde sezon biter, yaz başlar, türlü buluşmalar, başlangıçlar ve sonlar bu aya denk gelir. En sevilen uzun aydır. Mayıs bitince, yazın üç aylarının göz açıp kapayıncaya dek biteceğini bilirsiniz eğer yeterince pesimist iseniz, değilseniz yaz geliyor diye sevinirsiniz, üzülmeyin canım. Mayıs denilebilir ki…
Mephisto’dan İnciler
Mefisto yahut Mephistopheles… Aslında liste epey kalabalıktı, özleri seçtim, Faust’un söylediklerini de başka zaman için not aldım. Demon’ın bazı laflarına kahkaha attım, kimilerine ise, bilir misiniz o sesi, bilememenin, hatta bilemeyecek olmanın çıkardığı o çok içten sesi… Ah be dedim, sözün özü, keşke biraz Almanca bilseydim… “Daima kötülük yapmak istediği hâlde hep iyilik yapan o…
Neden Platonik Aşka İhtiyaç Duyarız? (Hatta neden mutlaka platonik aşkımız olmalıdır?)
3 farklı yazıya başladım, sildim yırttım. Biri 11, hatta neredeyse 12 senelik blog yazarlığım süresince, en çok okuduğum yazarlara dairdi, kronolojik. Boşverdim. İngilizce yazmaya başladığımı ise sonra yazarım dedim, öteledim. (Oysa bitmişti neredeyse.) Bugünki, ü değil, konumuz neden bir platonik aşka ihtiyacımız olduğu üzeredir. Bunu açıklayabilmemiz için de evvela Platon’un neden dilimize Eflatun diye çevirildiği…