Analiz sırasında, elbette son derece olağan biçimde babama fazlasıyla denk geldim. Babama dair hatırladığım en eski konu ise hayli garip. Black Sheep mi yoksa Lost Lamb mi olduğum hakkında bi’ yazı yazıyordum. Yani, beyaz koyunların arasındaki o kara koyun mu yoksa kayıp bir kuzu mu olduğuma dair. Yani neden her ikisinden biri olmalıyım ki evvela? Her neyse, yazıyordum işte, bu iyiye işaret. Yazıyordum yazmasına ama bir anda kendimi koyun kelimesinin o uzun i’sine takılmış buldum. Oradan sevdiğim bir oyuna geçtim. Bu takılmanın ardında ilkokula giderken oynadığım o oyunun yattığını düşündüm uzunca süre. Gecesine gene uyuyamadım. Bir vakti… koyun saymaya koyuldum. Sonra koyun sayma işini bana kim öğretti diye düşünedurdum. Hafızamı biraz zorladığımda yataklarına gitmemden ve onları uyandırmamdan yahut da bu kadar ana kuzusu veya ana-babacı olmamdan rahatsız olan babama rastlayıverdim.
Yataktan kalktım, odadan çıktım ve sola döndüm. Pat pat sesleri ile (ki bu sesleri neden çıkarırdım, Ben geliyorum, pozisyonunuzu alın, demek için mi?) kapıdan içeriye giriverdim. Babamın tüfeğini geçtim. Yatağa tırmanıp, söylene söylene aralarında bittim. Aralarına bazen girerdim. Genelde annemin bazı bazı da babamın tarafına sokulduğum olurdu.
Annem kaşgöz yaptı, babam üfledi ve sonra püfledi. Yorganı üzerime doğru fırlatıverdi. Donları ile karşımda sırık gibi durdu. Bıyıkları vardı. Yoksa da vardı. Ayağa kalktı. Atletleri filanla. Sağ eliyle fikfik yaptı. Elinden tuttum. Elimden tuttu. Tuvaletin orada fena gürültü kopardım, gözlerim görmediği için kapıya çarpmışım. Babam güldüğü için ben de güldüm. Daha önce böylesi bir şey yapmış mıydım hiçbir fikrim yok. Şimdilerde, ilk insan olma deneyimimin o kapıya çarpma anıyla başladığını düşünüyorum. Bu yalandan gülme ile. Sırf başkası gülüyor diye gülme ile. Anlamadığım şeye gülme, acıya gülme ile.
Geldik yatağa, yatırdı beni. Annem gibi yorganın kenarlarını iyice içine içine sokmadı. Beni sarıp sarmalamadı. Önce ayaktaydı, kolay bitebileceğini zannediyordu işinin. Şimdi, dedi, bir ova hayal et. Ovanın ne olduğunu sorunca sırasıyla yayla, daha sonra çayır ve en sonunda çimen yahut orman düşün, dedi. Düz yemyeşil bir yer tas-, hayal et, dedi. Güneş var mı, dedim. Güneş var ama kısık, batıyor, dedi. Böyle hani uyuşur ya gözlerin ışıktan, ışığa bakmaktan, öyle uyuşuk bir sarı ışık aydınlatıyor bu yeşil yeri. Ben de, Ovayı, dedim. Beni onayladı. Gözlerini aşağıya doğru yavaşça indirdi. Yatağa girdi. Donları ve atletleriyle filan girdi. Bıyığı yoktu belki. Sağ kolunu, başımın altına sokuverdi. Bana yaklaştı. Kıvırcık saçlarını saçlarımda hissedebiliyordum şimdi. Bak, dedi. Or’da bir sürü koyunlar var. İşaret parmağı ile tavanı gösterdi. Bembeyaz tavanı gösterdi. Dedi ki, Bembeyaz koyunlar yemeklerini yiyorlar. Otluyorlar. Yutkundu. Aç nefesini dışarı verdi. Burnumdan içeri soludum hemen. Otları yiyorlar, dedi. Hani ner’de, dedim. Burnum iki günlük sakalına sürttü. Bak or’da, dedi. Kafamı çevirdim. Tavanın kirişle birleştiği yeri gösteriyordu. Koyunları görmeye başladım. Koyunları gördüğüme inanmaya başlamıştım. Ya bu siyah koyunlar, dedim. Onlar ne olacak? O kara koyunları çoban, şu çoban var ya, dedi, pencerenin orayı gösterdi. İşte o, her beş seferde bi’ atlatıyor, dedi. Kaybolmasın diye. Demek öyle, dedim. Dimik iyli, dedi. Burnumu ısırdı. Bundan sonra korkmak, uyuyamamak yok, dedi. Biraz gözleri kısmak ve koyunları saymak var, dedi. Burnumu ısırdığı yerde izlerin kalıp kalmadığına baktım. Parmaklarım pütürlenmedi. Ben de salyaları temizleyiverdim.
1 koyun, 2 koyun, 3 koyun, 4 koyun çitten atladı.
1 siyah koyun,
6 koyun, 7 koyun, 8 koyun, 9 koyun,
2 siyah koyun çitten atladı.
10 beyaz koyun, 11 beyaz koyun, 13 koyun, 14 koyun,
3 siyah koyun çitten atladı.
16 koyun, 15 beyaz koyun, 16 beyaz koyun, 17 beyaz koyun,
20 koyun çitten atladı.
Babam yanımdan ayrıldı. Koyun oldu, siyah koyun oldu. Kirişin oralara kadar çıktı. Çobandan kaçıyordu. Ben beyaz koyun olarak babamı takip etmeye başladım. Bana döndü, Sen kayıp kuzu değilsin, dedi. Babam gibi siyah koyun olmayı beklemeye koyuldum. Kara koyun olduğumu düşlüyordum. Bıyıklarım var mı kestiremiyordum. Annemin gelip yorganı iyice altıma altıma sokmasını bekliyordum.
.
İşte bazı insan beyaz koyun olmadığını biliyor içten içe bilmesine de ;kayıp kuzu olmadığını çakozlayıp çitten atlayabilmesi için kendi türünden bir kara koyuna ihtiyaç duyuyor en nihayetinde…
Öykünüzü çok başarılı buldum Mr Tambourine, I'm not sleepy öyleyse koyun saymak fena fikir olmayabilir.
Bunlar yeşil ovalara bastıkça kavrulan koyunlar =) ve bizim yöntemi şiddetle tavsiye ediyorum, uykusuzluğa bire bir saatten de anlaşılacağı üzere hahaha.
Beğenmene sevindim drifter, çok teşekkürler ve öpücükler
Güzel bir öykü.
Sizden bunları duymak da öyle, çok teşekkürler =)