“Öyle sanıyorum ki, bu, insanların akıllarını kafalarında sanmalarından oluyor; hâlbuki akıl rüzgârla Kaf Dağı’ndan gelir.” “Her gün, her saat, isteksiz ama zorunlu ziyaretler, konuşmalar yapıyor, mesai saatlerini doldurup zoraki, coşkusuz tekdüze yaşamlarını sürdürüp duruyorlardı. Tüm bunları makineler de yapabilirdi ya da belki yapmaz öylece bırakırdı. İşte bu makineleşme içinde -bende de olduğu gibi- benliklerinin bilincine…
Author: buster
Olan Bitene Dair Hissettiklerim
“Bir insanın kendisinden çok şey istemesini anlıyor ve onaylıyorum. Ama bu isteği başkaları üzerine de yayar, yaşamını iyi uğruna sürdürülecek bir “savaşa” dönüştürürse, bu konuda bir yargı vermekten kaçınırım; çünkü savaşa, eyleme, muhalefete en ufak değer vermeyen biriyim; dünyayı değiştirmeye yönelik her girişimin, sonunda savaşa ve şiddete yol açacağını bildiğimi sanıyorum, bu yüzden hiçbir muhalefet…
Hür Olmak İstemem
-Ama neden? Sen hür bir insan değil misin? -Hayır! Değilim! -Hür olmak istemez misin? -İstemem! (Sanırım benim öteki insanlardan farkım da bu. Özgür değilim, bunu biliyorum, özgür olmak için uğraşmayacağım çünkü yersiz, çünkü boşa, çünkü ne olursa olsun tam manasıyla hür olamayacağım, böyle bir şey yok, imkansız, yapısını hiçbir hareket karşılamıyor, yaşam…
Ezop’tan (Aisopos) Kıssadan Hisse
Tarık Dursun K. pek çoğumuzun gayet sevdiği yazarlardan. Ezop Masalları’nı da çevirmiş kimse. 1966’da, kendisi yolun yarısında iken. Kısaca, çocukken okuduğumuz bu metinlerin bazılarını son derece korkunç ve zararlı buldum. Ama bazıları da var ki, mükemmel. 2500 sene önce yazıldığını belirtmekte de fayda var, fazla bilmiş ve duyarlı kimseler gibi konuşmadan evvel. Bu topraklar, gerçekten…
Woolf, Dickinson ve Jiri
Belli başlı yazarlar var, bunlara eleştiri kabul edilmiyor, hangi kertede okur olursanız olun, fark etmez. Bu yazarlara dil uzatamazsınız, beğenmek zorunda değilsinizdir ancak beğenmediğinizi dile getiremezsiniz, yadırganırsınız. Virginia Woolf da onlardan biri. Mrs. Dalloway adlı kitabında (Başyapıtı mı bilemiyorum, bence değil. Nasıl ki Dostoyevski’nin başyapıtı olarak Suç ve Ceza’yı gösteremeyeceksek pek sevgili Clarissa için de…
Kadınlar Hakkında Yazmaya Çalışmak
Erkeklerin gözünden kadınlar değil. Salt kadınlar. Kadınlar hakkında yazmak istiyorum. Bir öykü, bi’-bir şey. Ne olduğunu bilmiyorum. Önemsiz de isim vermek zaten. Ama hangi kadınlar hakkında olduğunu biliyorum: Kocası ölünce nihayet kendi için bir şeyler yapmaya başlayan, onca zaman boşu boşuna yaşlanan, kendini hiç düşünmeyen, hatta erken ölen kadınlar hakkında. Veya her şeyden korkan, korkutulan, feminist…
Kitabı Yarıda Bıraktıran Şeyler – Çeviri Metinlerdeki İsim Sendromu//Yer İsimleri
Sonda ve not olarak söyleyecektim ama şimdi diyeyim: Ben hiçbir kitabı yarıda bırakmam. Kendime eziyet ede ede okurum. Birazdan bahsedeceğim kitaba ara verdim, gene döneceğim ama inanılmaz sinirliyim. Kütüphaneme okuduğum kitapları yerleştirirken yere düştü. Bu tür olaylara kozmik anlamlar yüklemeyi seven ben, hemen aldım çok güzel kapaklı kitabı ve bir köşeye koydum. Demek ki okunmayı…
Ne Güzel Hayaller.
Elimize kitaplar almışız akıllı telefonlar yerine, masada hiçbir iletişim aracı yok. Saat var ama bozuk. Kimse o anı yaşamadan önce fotoğraflayıp Instagram’a koyma derdinde değil. Var olma duygusunu sosyal medyada haykırmıyor, tatmin olma ihtiyacı yok. Arkadaşları -zaten- yanında. Ya da yer bildirimi yapma arzusunda değil hiçbiri, çünkü o kadar da önemli olmayan bir yerdeyiz, yine…
Duvardaki Yazı
Geçenlerde şeyi düşündüm, eskiden duvar yazıları vardı ya ne güzeldi onlar. Ama edebi ve esprili olanlar. Usta bir yazar şöyle demiş: “Senin denizden çıkışını sık sık düşünmüşümdür.” Böyle. Not: Daha önce görmediği, (gördüyse de fotoğrafını gördüğü, gördüyse de denizden çıkışını görmediği) birinin denizden çıkışını düşünmek, erkeklere has mıdır bilemedim. Hiçbir kadının da bunu düşündüğünü duymadım….
Kadar değil, Gibi
Hayatta en çok duyduğum laflardan biri: “Seni benim kadar kimse sevmeyecek.” Yok yanlış anlamayın, bana dendiği için duymuyorum, çevreme kulak kabarttığımda çokça işittiğim bir cümle. Çok abartılı ama etkili olduğu sanılan bir cümle. Ne yazık ki ne doğru, ne de güzel. İnsanı ölümle tehdit etmekle eş değer. Ölene değin boşuna yaşayacaksın bensiz demek esasında. Giderken…