“X aradı. Sanırım psikolojimle de dalga geçti, tam anlayamadım ama olsun. Aradı ya, sen ona bak. Biraz güzel ve tatlılıkla başlayan konuşmamız, şevkten ve zevkten ve tutkudan ve her daim olan aşırılıklardan, çoştan çok uzak, huzurlu ve sıradandı. Anne ile konuşmak gibiydi. Artık sadece arkadaş olabileceğimizi anladığım, kesinlikle hiçbir şey içermeyen, bizi biz yapan her şeyden uzakta, neredeyse ereksiyonsuz ve ıslanmasız bir konuşmaydı bile diyebilirim, yavan, tatsız-tutsuz. Yine de biraz hoşuma gitti.”
Bu paragrafın yine de biraz hoşuma gitti lafı ile bitmesi beni hem üzüyor, hem hüzünlendiriyor, hem düşündürüyor, hem de güldürüyor. O kadar konuşma nereye gitti cancaazım yani? Madem anne gibi idi, yok efendim sadece arkadaş olmalık idi, yok bizi biz yapanlardan uzaktı diye hissettiğin bir şey ne diye biraz da hoşuna gider ki?
Beni çok güldürüyorsun küçüğüm, beni çok üzüyorsun bebeğim, sana bazen çok ama çok üzülüyorum bilesin. Hep de böyle kalacağını bildiğim için pek bir şey de diyemiyorum ama ah be güzelim…