Gece (sabah) geç saatlerde yatmak üzereyken İlyas Salman’a rastladım bir programın tekrar bölümünde, diyor ki: “Kars’ta ölen bir köpeğin acısını İstanbul’da duymayan sanatçı olamaz.” ya da “Kars’ta ölen bir köpeğin acısı İstanbul’da duyulmuyorsa o ülkede sanat olmaz.” Her iki türlü de süper laf! (Uykulu olduğum için tam hatırlayamıyorum sözü.) “Mükemmel!” dedim, “İşte bu benim; ben…
Ya da kız ölmek istemiyor, korkuyordu.
İki sevgili minibüse binmişti. Şoför hava sıcak olduğundan kapı açık gidiyor; sevgililer ise oturacak yerler dolu olduğu ve hava almak istedikleri için, kapıya yakın bir yerde ayakta duruyordu. Ani fren yaptı minibüs birkaç kez yolda, çok fazla ışık ve yaya olduğundan; sevgililer düşme tehlikesi geçirdi birkaç kişiyle beraber. Bunun üzerine erkek olan kıza: “Hangimiz ölürse o…
A-na ve Pilav – 2 (Ve son)
A-na ve Pilav -1 “Hey, Ana!” dedi annesi. (“Ana mı, ne güzel bir kısaltma! Ana, Ana, Ana!”; ama ilk “A” şapkalı!) Bu çağrıyla beraber altın sarısı ince at kuyruğu, boynunu döndürdüğü tarafın tersindeki kırmızı yanağa çarptı ve Kleopatra’nın banyo yaptığı Akvaryum’u andıran gözlerini ise Dorotoye ve bana dikti. “Siz ikiniz, yüzmeyecek misiniz?” demiş annesine, o…
A-na ve Pilav
“Tanrım ne güzelsin, bir fotoğrafını çekebilir miyim?” (Yok olmaz öyle pat diye.) “Ehm, Hey sen! Evet evet, sen! Elinle gösterme kendini ve arkana da boşuna bakma başka birisi yok zaten.” -Kısa bir sessizlik ve bakışmadan sonra, “Neden bu kadar mutsuz görünüyorsun bakalım?” (O da olmaz, Amerikalı mısın ulan? Ulan mı?) “Hayatımda gördüğüm en iç gıdıklayıcı sese…
Kısa Kısa (demin saydım) #13
*Başarı veya başarısızlık, özgüven kaynaklı bir alışkanlık. *Bir şey -genelde- okunurken anlamlı gelmez. Ancak kim onu bir yere yazar, tırnak içine alır ve size sunarsa… Aa bir de bakarsınız ki size de anlamlı gelmeye başlamış. Önemli olan ondan sonra anlamlı gelmeye başlaması değil maalesef. Ve ondan sonra anlamlı gelen şeyden de pek bir hayır geleceğini…
Yeşil camlı pembe kask üzerine annesel düşünceler
Babası, yanından geçen sahilin en güzel -kendisi gibi dul- kadınına bakakalmıştı. Bembeyaz elbisesinin içinde gösterişli kollarıyla, kaslı bacaklarıyla, parfümüyle dilinin ucunu alt dudağının üstünden-üst dudağının altından geçirerek yanından süzüldü taa karşı kaldırıma. Peri. Yüz seksen derece kafasını ona döndürerek bakıyordu herkes. Ayaklarında, bileklerine kadar uzanan sandaletler; bileklerinde boncuklar, bileklerinde dövmeler… Herkesin biraz genç hissetmesini sağlıyordu…
Uzun bir “Kısa Kısa” sanki
* Dizüstü bilgisayarları faresiz kullanabilenler bence çok önemli insanlar. Sabırlı ve güvenilir insanlardır onlar. Onlara iyi niyetle yaklaşırsanız her şeyi yaptırabilirsiniz. Öyle olmalı yani. * “Yalnızlıklar Müzesi” açılsa bence çok gideni ve gideri olur. Ama “yalnızlık” anlatılan değil, “yalnızlıklar”ın anlatılması lazım balmumu heykellerle ve çoğu insana saçma gelebilecek resimlerle, birkaç yazılmış defter, kötü el yazılarıyla…
Patırtı Komedyası (Körleşme Vardiyasında Kaçamak Düşler)
Adı konulmamış bir yer burası Kahkahalar, nazlar ve kart hışırtıları, -El almaz, erkek almaz, kalbimi aman sakın almayın ha! -Rıfkııı! Sen ve ben artık Sen ben, ben sen olmuşuz İhtiyacımız yıldızların çok büyük olduğu çokça, Gecemizi aydınlattığı, Eksikliklerimizi gösterecek kadar aydınlık olmadığı bir yerin terası, Sessizliği bozan sadece deniz şırıltısı. Bardakların çın çın… -Höpürdetmeden içelim…
Kısa Kısa Hanııııııııımmm
*Mesela bizim burda bir kedi var; gece ama her gece ağıt yakıyor. “Ama…” (blogun reklamını yapıyor beyler) nasıl anlatamam. Yemin ederim yüreğimi dağlıyor. Ağlayasın geliyor ister istemez. Zaten üzgünüm. Gelmeyin lan üstüme şglfgöhjşfgighkhj *Bence mesela Türkçe iyi şarkı söyleyemeyen biri, hatta sesi kötü olan biri Hintçe, İtalyanca, Afrikanca acayip şarkı söyleyebilir. Çok iddialıyım bu konuda….
“Orhan Veli’nin Yanlışı”na ‘Ağıt’
Yapma be Cemalim yapma. Cidden kanattın içimi. Zaten hüzünlü bir gün. Olmadı bu. Orhan Veli veya Tevfik Fikret’e bir garezin mi varmış bilmiyorum ama… Yakışmamış. (Ben sadece Orhan Veli’ye değineceğim; daha çok bildiğim için.) Hani benim şiirlerini, mektuplarını zevkle okuduğum adam bunları yazmamalıydı bence. Hani, “Cemal’im sen bu şekilde şiirlerini bu kadar rahatça yazabiliyorsan, en…