Yapma be Cemalim yapma. Cidden kanattın içimi. Zaten hüzünlü bir gün. Olmadı bu.
(Ben sadece Orhan Veli’ye değineceğim; daha çok bildiğim için.)
Hani benim şiirlerini, mektuplarını zevkle okuduğum adam bunları yazmamalıydı bence. Hani, “Cemal’im sen bu şekilde şiirlerini bu kadar rahatça yazabiliyorsan, en azından, bunda en büyük pay Orhan Veli’nin idi, unuttun mu canım,” demek isterdim, şu yazıyı gördükten sonra yanımda olsa. Saygı olmalıydı en azından. (Sanki saygısızlık yapmıyormuş gibi yapıp saygısızlık yapmak da en çok canımı sıkan şey.)
*Mesela:
Davet
“Bekliyorum
öyle bir havada gel ki
vazgeçmek mümkün olmasın”
Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlıyamam
—
*Mesela: Şöyle bir ayarı vardır Ahmet Haşim’e, ki bu ayar onun felsefesine göre şiiridir. Her şey şiirdir çünkü Orhan Veli için, Cemal Süreya için öyle olmayabilir. öyle değil diye de eleştirmek… Garip.
Eskiler Alıyorum
Yıldız yapıyorum
Musikî ruhun gıdasıdır
Musikîye bayılıyorum
Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip Musikîler alıyorum
Bir de rakı şişesinde balık olsam
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye
II
Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helâl ederler elbet.
Alacağına gelince…
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
III
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matarasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzigar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısiyle:
“Ölüm Allahın emri,
Ayrılık olmasaydı.”
*Mesela şunu kim yazabilirdi ki? (Manifesto gibi şiir)
Dağ Başı
Dağ başındasın;
Derdin günün hasretlik;
Akşam olmuş,
Güneş batmış,
İçmeyip de ne haltedeceksin
Mesela: Yorum gerektirmez.
Aşk Resmi Geçidi |
Birincisi o incecik, o dal gibi kız,
Şimdi galiba bir tüccar karısı. Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir. Ama yine de görmeyi çok isterim, Kolay mı? İlk göz ağrısı. İkincisi Münevver Abla, benden büyük Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları Gülmekten katılırdı, okudukça. Bense bugünmüş gibi utanırım O mektupları hatırladıkça. ………….. çıkar ………….. dururduk mahallede ……………………. halde ………… yan yana yazılırdı duvarlara ………………. yangın yerlerinde. Dördüncüsü azgın bir kadın, Açık saçık şeyler anlatırdı bana. Bir gün de önümde soyunuverdi Yıllar geçti aradan, unutamadım, Kaç defa rüyama girdi. Beşinciyi geçip altıncıya geldim. Onun adı da Nurinnisa. Ah güzelim Ah esmerim Ah Canımın içi Nurinnisa. Yedincisi, Aliye, kibar bir kadın. Ama ben pek varamadım tadına. Bütün kibar kadınlar gibi Küpe fiyatına, kürk fiyatına. Sekizinci de o bokun soyu. Elin karısında namus ara, Kendinde arandı mı küplere bin. Üstelik ……. Yalanın düzenin bini bir para. Ayten’di dokuzuncunun adı. İş başında şunun bunun esiri, Ama bardan çıktı mı, Kiminle isterse onunla yatar. Onuncusu akıllı çıktı ……. gitti ……… Ama haksız da değildi hani. Sevişmek zenginlerin harcıymış İşsizlerin harcıymış. İki gönül bir olunca Samanlik seyranmış ama, İki çıplak da, olsa olsa, Bir hamama yakışırmış. İşine bağlı bir kadındı on birinci, Hoş, olmasın da ne yapsın, Bir zalimin yanında gündelikçi. ………leksandra Geceleri odama gelir, Sabahlara kadar kalır. Konyak içer sarhoş olur, Sabahı da işbaşı yapardı şafakla. Gelelim sonuncuya. Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar. *Meselalar: |
Bir Duyma da Gör
Bir duyma da gürültüsünü
Dallarda çıtıradayarak açılan fıstıkların,
Gör bak ne oluyorsun.
Bir duyma da gör şu yağan yağmuru;
Çalan şanı, konuşan insanı.
Bir duyma da kokusunu yosunların,
İstakozun, karidesin,
Denizden esen rüzgârın…
Tren Sesi
Garîbim;
Ne bir güzel var avutacak gönlümü,
Bu şehirde,
Ne de bir tanıdık çehre;
Bir tren sesi duymaya göreyim,
İki gözüm,
İki çeşme
Gülümsüyorum
Sokakta giderken,kendi kendime
Gülümsediğimin farkına vardığım anlarda
İnsanların beni deli zannedeceğini düşünüp
Gülümsüyorum…
Not: Unuttuklarımızı da ekleriz artık. Böyle Şeyler işte Cemal’im. Üzüldüm sadece.
Müşfik Kenter'dendi sanırım.Onun sesinden dinlemiştim "Anlatamıyorum"u.Zamanı çok kısaydı bizim saat dilimlerimizde.Ama sonra ne dinlesem yine de o tat kalmıştı bende.Hatırladım da şimdi yine,o tat geçen zamana rağmen aynı güzelliğinde. Bakıyorum da bu yazına:Hani yazmaktan vazgeçtim de şiiri…diyorum ki,keşke okumayı da biraz daha bilebilseydim.Okurken haklarını da verseydim.