* Dizüstü bilgisayarları faresiz kullanabilenler bence çok önemli insanlar. Sabırlı ve güvenilir insanlardır onlar. Onlara iyi niyetle yaklaşırsanız her şeyi yaptırabilirsiniz. Öyle olmalı yani.
* “Yalnızlıklar Müzesi” açılsa bence çok gideni ve gideri olur. Ama “yalnızlık” anlatılan değil, “yalnızlıklar”ın anlatılması lazım balmumu heykellerle ve çoğu insana saçma gelebilecek resimlerle, birkaç yazılmış defter, kötü el yazılarıyla ve belki yarım kalmış şişe süt ile vs. …
*Su içsen çişin gelir uykunu piç eder gece gece,
su içmesen boğazın kurur ölüyor gibi kalkarsın
yataktan sabahleyin,
bu yaz aylarında.
Leş yaz.
* Donmuş kediden daha çok acı veren bir şey varsa, o da hızla giden orospu çocuğu araba sahibinin karşıdan karşıya çok yavaş geçen zavallı kaplumbağanın kabuğunun üstünden geçip onu öldürmesidir.
* Şimdi Osmanlı’ya bakıyorsun. Arkadaş Fas’a kadar gitmiş. E, normal bundan sonra yıkılması. İmkanı yok yani. Fas’ta savaş çıksa oradan nasıl haber gelecek 400 sene önce el misal? Senin esas ordun Fas’a gidene kadar savaş biter zaten. Fas’a gitseler balkanlardan, balkanlara gitse İran saldırır. Ne bileyim her yerde ordu olsa gene bir yerde bir patlak olur, hepsi aynı seviyede çok iyi olamaz. E, bir rahat edemeyeceksen ne götüme bokuma işgal ediyorsun her yeri? Git sarayında otur cariyelerle seviş, içkini iç. Sorunun ne arkadaşım?
* Fredo Corleone’u hep sevmişimdir.
* Geçen gün PTT’ye gitmek zorunda kaldım, hay gitmez olaydım. Adama nazikçe, “Bir şey sorabilir miyim?” dedim bilgisayar başındakinin yanındakine. “Sorma bana.” dedi(!) “Bilgisayar başındaki biliyor mudur?” dedim. “Ona da sorma çalışıyor o.” dedi.(Olayleaar olaylaeaar, sanki kendi cevap veremiyor!) E kime soracağım amına koyim, siz necisiniz orada? “Koymuşlar oraya sizi ki, size soru sorsunlar diye.” dedim aynı bu devrik tonda, sonra terlemiş sırtımı onlara dönüp oradan uzaklaştım.
* Teyzem rahat kadın he. Valla acayip açıksözlü. Ben utanıyorum çekiniyorum onda hiç o yok. Kendimi bir garip hissediyorum. Valla bıraksan dünyayı öper, öyle bir kadın galiba.
* Geçenlerde mafya aradı beni. ( Ciddiyim olm =( ) Adam aradı işte, “Yok ben buster, yanlış oldu sanırım.” dedim. “He pardon.” dedi kapadı. 1 dakika sonra gene aradı. “Alo.” dedim. Kimsin dedi. (-iz yok.) “Gene yanlış oldu galiba.” dedim. “Bana bak ben Nevzat, Osman’ı ver bana. Borcu almasını her türlü biliriz. Çağır şunu.” dedi. Oha lan dedim içten içe. Yutkundum. “Yanlış oldu gene, kimse yok burada.” dedim. “Nası yok ya?” dedi. “Yok işte.” dedim. “Numara 0505…. değil mi?” dedi. Yok dedim “Bu 0555….” “Haaa pardon, iyi geceler.” dedi ve gitti. Yani özet geç piç derseniz: Yaklaşmayın olm hem mafyanın, hem vereceklilerin numarası var elimde. Hepinizin topuklarına sıktırırım fglhkşjögş.
* Babanın isminde arkadaşının olduğunu hiç düşündün mü? Çok zor oluyor da ona hitap etmesi =( Kendi adında birine hitap etmekten daha zor. Babana yavşaklık yapıyormuş gibi hissediyorsun bir süre sonra şakalaşırken.
* Karpuz çekirdeksiz olsa, bir ömür yenir.
* Söylenemeyenlerin internet üzerinden ya da mesajla söylenmesi dünyadaki en çürükçül davranış.
* Kapsüllü asinpirineyi tek parmak hareketiyle “tıktıktık”latmadan açabilen adamlar da çok ulvi insanlar.
* Lise yıllığına; kızlara yavşamak, onları kendine bağlamak için onların dediklerini koyan ama en yakınlarından birini (erkek) koymayan ve hâlâ bu piçle görüşüp buluşan, kardeşim ayağına yatan ortak arkadaşlarım var benim.
* Bu “günler”i ne zaman yasaklayacaklar acaba? Annesi olmayan, babası olmayan, sevgilisi olmayanların o günde çektiği depresyonları hiç düşündünüz mü? Amına koduğumun piçleri zengin olacak diye dünyadaki çoğu insana acı çektiriyorlar. Hadi ana-babaları olsa paraları yok belki? Ne bu kapitalistlik anlamış değilim. İlanlara bakıyorum büyük marketlerin filan… Ufacık çocuklara Hd-tv aldırmaya çalışıyorlar sanki kendi parası. Ya da ufacık çocuğa çamaşır makinesi aldırmak… Alamayınca üzülüyor çocuk, alanları gördükçe normal olarak. Tuhaf sistem.
* İki günde, iki lunaparkta, biri 18, biri 22 yaşında iki çocuk öldü. Biri gondoldan ve biri trenden düştü. Bakalım ne olacak bu düşürenlerin cezaları.
* “Hep (hiç) bozukluğu olmayan arkadaş.” Tanıdınız değil mi onu? Arkadaş battım ulan! Çocuk ya dar pantolonu sayesinde zengin oldu, ya da bozukluğu olmadığından. Bunun acısını çıkartacağım olm bir gün.
* Dün akşam odama -ışığı gördüğünden kelli- kelebek girdi. Deli gibi kafasını her yere vurdu, dolaba, televizyona vs. hiç durmadan bir yerlere çarptı. En sonunda soluk soluğa kalmış nefes alıyordu (Bunu çok net gördüm, lambanın üstünde.) Sabah ölmüştür dedim, intihar etti diye hatta üzülerek yattım. Demek o bile farkında bir gün yaşayacağının, dedim. Ama hala burada, yanımda! Bizim evin evcil hayvanı oldu kebeleğimiz. Bir de bir günlük ömrü var derlerdi. Hıh! Canııım.
* Sevgilisi ile arası çok iyi olanlar hep biraz arkadaş kaybetmeyi göze almış kişilerdir.
* İt uçmaz kervan yürür.
* Bence insan söylemeyi unuttuğu kelimelerden dolayı yanlış anlaşılıyor, söylediklerinden dolayı değil.
* İçimdeki hümanizmanın nefretime baskın olduğu zamanlarda kendime bir anlam veremiyorum. Kimseden nefret edemeyişime de anlam veremiyorum.
* Yazanın yaşı 5 terk beyler!
* Terlik çok boktan bir şey, alışınca hele, terk edemiyorsun bilader!
* “Bugünün maliye bakanı olarak defterdar…” Amına koyim, çocuk maliye bakanının sanki ne iş yaptığını biliyormuş gibi tanımını da böyle yapıyorlar. Sen dedin mi Maliye Bakanı’nın görevi bu diye? Demedin. E, o zaman… Töbe…
* Gerçek sevgi köpeklerinki. Bazı sahipler hak etmiyor köpeklerini.
* Mesela dünyada şöyle bir şey var, özellikle arkadaş konuşmalarından sonra çok olur bu durum: “Daha önceden izlemediği ve birkaç gün önce başka bir arkadaş ortamında adını duyduğu filmleri gizli gizli izlemek, o arkadaş ortamında ‘izlemedim’ demeye utanmak; ancak başka bir arkadaş ortamına gelince ‘Hee o film mi? Gene izledim, gene etkilendim valla çok süper film’ ayağına yatmak.”
Tanıdınız değil mi bu tipleri? Siz var yaa sırıtıtıtıt. =)
* Bu dünyada hâlâ yaşıyor olmak için çok şanslı olmamız lazım. Her nefes alışımız sanki mucize gibi, özellikle de uyurken.
* Bu ülkenin insanları öyle duyarsız, öyle duyarsız ki… Kansız adeta: Ambulans geçmek zorunda, tek gidiş yolu var. Önde düğün arabası, korna çalarak yavaş yavaş gidiyor. Onun önündeki kadın şoför ise mor cep telefonuyla konuşuyor. Yani birinin ölüp ölmemesi hastaneye yetişemeden, umurunda değil kimsenin. Değişik.
* Bu kızla net evlenirim arkadaş. Geçen gün youtube’da gezinirken buldum. Yani teklif etsin şu dakika evlenirim. O nası güzel ses ya, o nası güzel oda. O dudak hareketi, bağırışlar genizden, sesin tonu… Vay be! Bu kız bana şarkı söylesin öyle yaşlanayım bari =( Yaşı biraz küçük ama büyüdükçe kapanır o ara bence =( Ünlü olursan beni unutma sarı kız, kimse dinlemezken seni ben dinliyorum bak =( Ama sanırım seni paylaşabildiğime göre çok da sevmemişim ya da birleşmemizin imkansızlığını biliyorum. (Ben ikisini koyuyorum şarkılarından, diğerlerini de beğenirseniz dinlersiniz.)
Not: Olm kız solak gitarist çıktı bir de şfgldöglhşfjşöghjlş. Tam bir Paul.Not-2: Kız solak değilmiş beyler =(
Not-3: Bu şarkı ile de nasıl Paul McCartney’e aşık olduysam aynı bu kıza da aşık oldum. Sondaki hu,hu,huuularına =(
Not-4: Kaldırmış allahsızlar =(
Related
1 thought on “Uzun bir “Kısa Kısa” sanki”
parçanın ortaya çıkışı da şöyle olmuş.. bir sabah paul mccartney dilinde bir melodi ile uyanmış..parçayı kendi kendine tekrarladıkça, bunun başka birileri tarafından söylenen bir parça olduğu hissine kapılmaya başlamış ve sonunda grup arkadaşlarını çağırararak dinletmiş. onlar böyle bir parça olmadığını, ilk defa duyduklarını söylemişler. ancak sözleri ilk söylediğinde, "sahanda yumurta/ bayılıyorum yavrum o bacaklara" şeklindeymiş. bestenin daha önce yapılmadığına ikna olunca oturup şu andaki sözleri yazmış. (luna, 30.07.2002 17:17)Ekşi'de böyle yazmışlar. Ve yesterday şey ya,çaldığında değiştiremiyorum.Başlamadan geçemezsem otur dinle bitene kadar.öyle bir şey.
parçanın ortaya çıkışı da şöyle olmuş..
bir sabah paul mccartney dilinde bir melodi ile uyanmış..parçayı kendi kendine tekrarladıkça, bunun başka birileri tarafından söylenen bir parça olduğu hissine kapılmaya başlamış ve sonunda grup arkadaşlarını çağırararak dinletmiş.
onlar böyle bir parça olmadığını, ilk defa duyduklarını söylemişler. ancak sözleri ilk söylediğinde, "sahanda yumurta/ bayılıyorum yavrum o bacaklara" şeklindeymiş. bestenin daha önce yapılmadığına ikna olunca oturup şu andaki sözleri yazmış.
(luna, 30.07.2002 17:17)Ekşi'de böyle yazmışlar.
Ve yesterday şey ya,çaldığında değiştiremiyorum.Başlamadan geçemezsem otur dinle bitene kadar.öyle bir şey.