Elimize kitaplar almışız akıllı telefonlar yerine, masada hiçbir iletişim aracı yok. Saat var ama bozuk. Kimse o anı yaşamadan önce fotoğraflayıp Instagram’a koyma derdinde değil. Var olma duygusunu sosyal medyada haykırmıyor, tatmin olma ihtiyacı yok. Arkadaşları -zaten- yanında. Ya da yer bildirimi yapma arzusunda değil hiçbiri, çünkü o kadar da önemli olmayan bir yerdeyiz, yine…
Duvardaki Yazı
Geçenlerde şeyi düşündüm, eskiden duvar yazıları vardı ya ne güzeldi onlar. Ama edebi ve esprili olanlar. Usta bir yazar şöyle demiş: “Senin denizden çıkışını sık sık düşünmüşümdür.” Böyle. Not: Daha önce görmediği, (gördüyse de fotoğrafını gördüğü, gördüyse de denizden çıkışını görmediği) birinin denizden çıkışını düşünmek, erkeklere has mıdır bilemedim. Hiçbir kadının da bunu düşündüğünü duymadım….
Kadar değil, Gibi
Hayatta en çok duyduğum laflardan biri: “Seni benim kadar kimse sevmeyecek.” Yok yanlış anlamayın, bana dendiği için duymuyorum, çevreme kulak kabarttığımda çokça işittiğim bir cümle. Çok abartılı ama etkili olduğu sanılan bir cümle. Ne yazık ki ne doğru, ne de güzel. İnsanı ölümle tehdit etmekle eş değer. Ölene değin boşuna yaşayacaksın bensiz demek esasında. Giderken…
İnsanı Üzen Şeyler
Yolda yürürken birinin pardon diyerek sizi durdurması ve size, bir zamanlar, turşucuk iken gittiğiniz ilkokula nasıl gidebileceğini sorması. Bu belki eskiden son derece olağandı ya da küçük yerlerde hâlâ sıkça yaşanan bir durum da olabilir. Benim başıma -onca yıldır- ilk kez geldi. İlk kez biri ilkokulumun yol tarifini sordu. Düşünsenize. Hem de onları neredeyse geçmişken…
Aranıyor
İhtiyaç Listesi yapacaktım başlığı da bu daha afili. 1- Hangi gazetenin verdiğini unuttuğum “Şirinler Takvimi”. Bu takvimde 12 tane ev vardı. Her aya bir ev işte. (Gerçi 6 da olabilir emin değilim.) Bu evlerin içini görebiliyorduk. Şirine; Gözlüklü, Obur, Usta Şirin ve Şirin Baba’nın evleri vardı. Güzeldi. 2000 yılından önce, 1995 yılından sonra bir gazetenin…
“Jeux d’enfants” ve Biriktirilen Filmler Hakkında
Eskiden korsan DVD alırdım. Saklanacak bir durum yok. Saklanacak bir durum, dememden aslında şimdilerde ne kadar utanç verici bir şey olduğunu düşündüğümü anlamış olmalısınız. Sonra Divx’e geçtim. Torrent kullanmaktayım hâlâ. Ama hiçbir işe yaramıyor. Sınırsız internetin anlamsızlığı içine düştüm. İçimdeki sinema aşkı bitti ne yalan söyleyeyim. Bir şey indirmiyorum da izlemiyorum da. Neredeyse yedi (7)…
On ve Yedi Adımda Yazan İnsandan Yazara Geçiş Süreci
1- Yayımlanmamış yazan. 2- Yayımlanmış yazan. 3- Kitabı yayımlanmış ama tutmamış yazan. 4- Kitabı yayımlanmış ve tutunmuş yazan. 5- Kitabının ikinci baskısı için daha iyi bir yayıneviyle anlaşmış yazan. 6- Nihayet yazılarından para kazanmaya başlamış yazan. 7- Çok satan yazan. 8- Kitabı başka dillere de çevrilmiş yazan. 9- Ülke çapında adı duyulmuş yazan. 10- Belgeseli…
-Bulunsun
“Deli, güzel, yaralı, hasta, kırılmış, incinmiş insanları seviyorum. İnsan ıstıraptır, hastalıktır, budalalıktır, incinmektir.” “Büyükada’da bir türlü öpmeye cesaret edemediğim liseli can kız Nermin. Yahya Kemal’den dizeler okumaya yeltendiğimde kıkırdayıvermişti.” “Hakaretleri ve övgüleri aynı ilgisizlikle dinlerseniz, o zaman, erdemde ilerlemeler yaptığınıza inanabilirsiniz.”
Yasal olarak zorunlu olmadığım kimseyi sevmiyorum.
Kendime mi benzetiyorum, babama mı, hatırlamadığım dedeme mi, çevremdeki erkeklerden biri. Ama kim, bilemiyorum. Çok seviyorum. Squidward gibi. O benim kesin. Bir köpek var, ona çok ama çok üzülüyorum. Birbirimizle olan iletişimimizden çok katmanlı dünyevi açıklamalar, insanlık halleri ve türevleri, kısa öyküler, göz kırpıştırışlarda kaçırdıklarımızı filan anlatmak istiyorum ama odaklanamıyorum. Sıkıcıyım. Köpek metafor değil, Diyojen…
Olmalı mı, Olmamalı mı?
Roman konusunda Borges’le aynı fikirdeyim, kısa hikâyede de elbette. (Gerçi hikâye değil, öyküyü tercih ediyor kendisi.) Borges de roman okuyamayanlardan. Bunu dert etmiyor çünkü öyküler çok daha zor, yalınyoğun ve okunması daha zevkli, üstelik ayrıcalıklı metinler. Daha başka insanların okuyacağı anlatılar. Bütün bir yılı okumak zorunda hissettiğim türlü türlü öykü kitaplarıyla geçirdim. Hemen her türünü…