Yolda yürürken birinin pardon diyerek sizi durdurması ve size, bir zamanlar, turşucuk iken gittiğiniz ilkokula nasıl gidebileceğini sorması. Bu belki eskiden son derece olağandı ya da küçük yerlerde hâlâ sıkça yaşanan bir durum da olabilir. Benim başıma -onca yıldır- ilk kez geldi. İlk kez biri ilkokulumun yol tarifini sordu. Düşünsenize. Hem de onları neredeyse geçmişken…
Category: Anılar ve Hikayeler
Bi’ Hikâye Daha Güzel Bitebilir Mi?
Karısı, “Dışarıya mı çıkıyorsun sevgilim?” diye sordu. “Biraz hava almak istiyorum,” dedi doktor. “Nick’i görürsen annesinin onu görmek istediğini söyler misin ona, sevgilim?” Doktor sundurmaya çıktı. Tel kapı ardından pat diye kapandı. Kapı pat diye çarpınca karısının soluğunu tuttuğunu unuttu. Perdeleri inik pencerenin dışından “Afedersin,” dedi. “Ziyanı yok, sevgilim,” dedi kadın. Sıcakta avlu kapısından çıktı….
Çavuşoğlu’na
Asaf Halet Çelebi Galt’s’ray şiirinde “Ebedî vakansta çocuk olamayacaksın artık.” der. İnsan bi’ burulur. (İnsanı bi’ burur.) “Çocuk olamayacaksın artık.” çok büyük&üzücü&kırıcı bir laftır. “Neden olamayacakmışım ki?” diye atılır benim gibiler. Zaman geçtikçe biraz daha anlaşılır. Geçenlerde çocukluğumun en güzel günlerinin geçtiği, Dost İnternet’in gidiş yoluna göre solunda kalan Çavuşoğlu’na yürüyordum. Bizim saha kapanmış. Yerini…
Tostoparlak Tavşan
Bir adam yuva edinmiş kendine gözleri ıslaklıkla çalınıyor diyor ki seni üzen ne? O sırada göğsünden rengârenk çizgiler kalkıyor susuyor bir çeşmeye varıyor su yerine kan içiyor, akan kanlar oluk oluk bir başka ciğere doluyor, bir adamı kurtarıyor kan bir bakış kazandırıyor, beriki çocuğuna sarılıyor -aferin ona.- Kan dağılıyor ve insan oluyor, kan insanı kaldırıyor…
“C” ile başlıyor!
-Esma’ya- -Hey, merhaba! (Çok içten, çok tatlı bir çocuk görmüş gibi sesi incelterek.) -Merhaba! (Çok salak bir büyük, sanki küçük bir çocuğa işte küçük bir çocukmuş gibi numara yapmaya çalıştığını anladığındaki gibi bir merhaba.) -Adın ne senin güzelim? (Büyüdü hemen.) -Esmaa. (Sondaki “a” öyle, uzun.) -Güzel Esma, kaç yaşındasın bakalım? -6. Ama çok yakında, yani…
Junior’ın Yürek Burkan Hikâyesi
Merhaba, ben Junior. Yavru bir aslanım. Evet. Siz insanlar artık gerçek adınızı filan söylemiyorsunuz kendinizi tanıtırken veya selam bile vermiyorsunuz ama ben bir hayvanım. Aklım ermez. Ben Junior. Kısaca JR. Siz insanlar belki söylemekten çekinirsiniz ve büyük ihtimal duymak istemezsiniz ama doğruca söyleyeyim: Benim iki arka ayağım da felçli. Doğumumu hatırlayamadığım için doğarken mi böyle…
Ya da kız ölmek istemiyor, korkuyordu.
İki sevgili minibüse binmişti. Şoför hava sıcak olduğundan kapı açık gidiyor; sevgililer ise oturacak yerler dolu olduğu ve hava almak istedikleri için, kapıya yakın bir yerde ayakta duruyordu. Ani fren yaptı minibüs birkaç kez yolda, çok fazla ışık ve yaya olduğundan; sevgililer düşme tehlikesi geçirdi birkaç kişiyle beraber. Bunun üzerine erkek olan kıza: “Hangimiz ölürse o…
A-na ve Pilav – 2 (Ve son)
A-na ve Pilav -1 “Hey, Ana!” dedi annesi. (“Ana mı, ne güzel bir kısaltma! Ana, Ana, Ana!”; ama ilk “A” şapkalı!) Bu çağrıyla beraber altın sarısı ince at kuyruğu, boynunu döndürdüğü tarafın tersindeki kırmızı yanağa çarptı ve Kleopatra’nın banyo yaptığı Akvaryum’u andıran gözlerini ise Dorotoye ve bana dikti. “Siz ikiniz, yüzmeyecek misiniz?” demiş annesine, o…
A-na ve Pilav
“Tanrım ne güzelsin, bir fotoğrafını çekebilir miyim?” (Yok olmaz öyle pat diye.) “Ehm, Hey sen! Evet evet, sen! Elinle gösterme kendini ve arkana da boşuna bakma başka birisi yok zaten.” -Kısa bir sessizlik ve bakışmadan sonra, “Neden bu kadar mutsuz görünüyorsun bakalım?” (O da olmaz, Amerikalı mısın ulan? Ulan mı?) “Hayatımda gördüğüm en iç gıdıklayıcı sese…
Yeşil camlı pembe kask üzerine annesel düşünceler
Babası, yanından geçen sahilin en güzel -kendisi gibi dul- kadınına bakakalmıştı. Bembeyaz elbisesinin içinde gösterişli kollarıyla, kaslı bacaklarıyla, parfümüyle dilinin ucunu alt dudağının üstünden-üst dudağının altından geçirerek yanından süzüldü taa karşı kaldırıma. Peri. Yüz seksen derece kafasını ona döndürerek bakıyordu herkes. Ayaklarında, bileklerine kadar uzanan sandaletler; bileklerinde boncuklar, bileklerinde dövmeler… Herkesin biraz genç hissetmesini sağlıyordu…