İngilizcelerine sahip olduğum kitapların, bir de Türkçeleştirilmiş baskılarını okumayı pek tercih etmiyorum. İstisnalar olmuyor değil tabii. Kendimce büyük bi’ Peanuts hayranı/koleksiyoneri olduğumdan, Mundi’nin yayımladığı, kapakları hapharika (yeni bir pekiştirme sıfatı) 6 kitaplık o seriyi; o renkleri, o puntoları, o büyüklüğü, o baskı kalitesini görünce paraya kıyıp, satın almıştım. Bir yerlerde, kafamın başka hiçbir şeyi almadığı zamanlarda okuma alışkanlığı kazandırması, zevklendirmesi, coşturması adına saklamıştım. Bir önceki yazıdan da anlaşılacağı üzere ihtiyacım vardı buna. Bilhassa Lucy ve Charlie Brown’a.
Okudum, çoğunlukla eğlendim. Zannediyorum herhangi bir kitaba bağlı kalınmadan, seçme pasajlar alınmış Fawcett&Coronet baskılarından. “Okul, aile, başarı, hayat, arkadaşlık ve aşk” başlıklarına bölünmüş. Çok takdir ettim bunu, çok alkışladım. Niyet, görüntü, şekil ve şemail açısından mükemmeldi çünkü. (Bu, genel manada en sevdiğim özelliği Can Yayınlarının. Ama en sevilen özellik buysa, edebiyat işini siz düşünün canım okur. Ya da durun, ben tam da oraya geliyorum.)
İki durum canımı çok sıktı. Biri hâlihazırda yazının başlığında da görebileceğiniz şu “küçük” kız ifadesi. Sinema/çizgi filmlerine dek hiçbir şekilde tipi gözükmeyen, Charlie Brown’ın platonik aşkı (Habil Bey duymasın) kızıl ablamızın, Little Red-Haired Girl’ün çevirisinde geçen o kalıp… Kızıl saçlı, küçük kız…………… Bütün kitaplarda da aynı şekilde geçiyor*.
Onca yerlerde doğmuş, onca yerlerde okumuş, eminim her biri ayrı ayrı duyarlı, baskıya çıkmadan her birinden onay alınan çevirmen arkadaşlarımızın (Berna Sirman, Selim Bektaş, Cem Akaş, Dilara Alemdar), bu kitabı bizler için düzenleyen, kontrol eden editör arkadaşlarımızın (Melis Oflas, Ebru Aydın), bunca dışı güzel kitaplar okumamızı sağlayan Merin Sever’in, yani Mundi, yani Can Yayınlarının bu hatası en hafif tabirle kalbimi kırdı. Açıklayayım.
Little red-haired girl’deki little, bizdeki tatlış, tatlı, ponçik, cici, cicilibicili, aşkokuşko, poşko, toşko ya da yeni nesil bebek dilinde güzel, sempatik ne anlama geliyorsa o demektir. Çünkü filmlerde isminin Heather olduğunu öğrendiğimiz little red-haired girl‘ün kendisi evvela “küçük” değildir. Hadi diyelim yaş&boy olarak kullanmadı yayınevi. “Küçük” kelimesi Türkçe’de bir sevecenlik ifadesi olarak kullanılmıyor İngilizce’de olduğu gibi aynı yaşlarda insanlar arasında.
Ya da ne bileyim, poor little thing dediğimiz kişinin pek de “little” olması gerekmiyor. “Ay kıyamam, ne olmuş böyle sana” ya da “zavallı şey” ya da “ay ölürüm ne oldu?” yahut da tümden hepsini bırakıp “uf çok kötü olmuş be,” diye çevirdiğimiz/çevirmemiz gerektiği gibi.
Aynı okulda okudukları, “küçük” kızın yanında oturmasını isteyen Charlie Brown sübyancı gibi bile anlaşılabilir, görülebilir bu çeviride. Bilhassa günümüzde. (Öyle bir şey yok sayın Peanuts evrenine uzak ebeveyn, sakin olunuz. Sadece bir hata.)
Ne bileyim bu bakış açısıyla, “old sport” ya da “old chap” de eski dost anlamına mı gelecek dedim. (Azizim, mirim, ahbap ya da yalnızca birine seslenme amacı taşıyan old ve yanına gelen herhangi bir x için dostum deyip geçilebilir, old orada, benim en başta uydurduğum gibi pekiştirme.) Bu ne saçmalık, yazayım bunu, o-bu derken derken, kalbimi ikinci kez kıran bölüm çıktı ortaya. Bizim “good ol’ Charlie Brown” şu şekilde çevrilmiş, bir de Linus’ın ağzından:
Not: Ne mi olabilirdi? Ne bileyim, “Biricik kardeşim Charlie Brown” bile olabilirdi. Evet.
*Eğer “ne güzel, onca editör ve çevirmenle çalışmalarına rağmen bir örnek çıkarmışlar” diyenler varsa dikkat: Lucy’nin psikolojik desteği kimi kitapta 5 sent iken kimi kitapta 5 kuruş olarak geçiyor. Yani bununla pek alakası yok. Savsaklama mevcut.