— Kentin sokaklarında sevgilim var benim. Nereye gittiği önemli değil bölünmüş zamanın içinde. Artık sevgilim değil, herkes onunla konuşabilir. Artık anımsamıyor, gerçekte kim sevmişti onu? Bakışların dileğinde benzerini arıyor. Bağlılığımı yürüyor uçtan uca. Umudun resmini çiziyor, sonra da hafif, uzaklaştırıyor onu. Kendi istemese de ağır basıyor. Mutlu bir batık gibi dibinde yaşıyorum onun. Yalnızlığım…
Türkiye’de pek değeri verilmeyen dünyaca ünlü şairin birkaç kayıp dizesi
İnternette olmayan kayıtlarını yayınlayalım dedik bu güzel şairin; kim olduğunu bilenler kendilerine saklayabilir: “Yazık ki yok verebilecek bir şeyim sana tırnaklarımdan, kirpiklerimden, aşkımın erittiği piyanolardan başka ya da düşlerden başka, yüreğimden sel gibi boşanan, kara atlar gibi dörtnala, toza toprağa bulanık düşlerden, hızlarla belâlarla dolu düşlerden Yanlız öpücük ve gelinciklerle sevebilirim seni, yağmurun sırılsıklam ettiği çelenklerle,…
Kısa Kısa #15
*Annesine yardım etmek için pazara gidip, kaldırabileceğinden daha ağır poşetleri taşırken bacağının her yerini -doğru dürüst taşıyamadığından- o poşetlerle çizmemiş olanlar bizden değildir, biraz eksik büyümüştür o çocuklar. *4-5 piçten biri otoparkta işini yapmak için kendilerini çıkartmaya çalışan otoparkçıya: “Amma da cesaretlisin sen amca,” dedi, diğerleri de anırarak güldü. Orada türlü küfürler savurdum etrafa ama…
Bob Dylan’dan Turgut Uyar’a Doğum Günü Şarkısı – Yılgınlar Sokağı
Hem çok fazla değeri verilmediği, hem de pek şairane (işte aradaki göndermeleri filan yakalayacağınızdan eminim) olduğu için bu şarkıyı seçtim Turgut’uma, umarım sever. Veya dinleyip sevmiştir zamanında. Şimdi sen yaşadın, Bob da yaşadı ve diğer efsaneler de yaşadı ve öldüler veya ölmek üzereler ya… Siz bu dünyada “yaşarken” ben yoktum ya… Belki de hiçbir şeye…
Junior’ın Yürek Burkan Hikâyesi
Merhaba, ben Junior. Yavru bir aslanım. Evet. Siz insanlar artık gerçek adınızı filan söylemiyorsunuz kendinizi tanıtırken veya selam bile vermiyorsunuz ama ben bir hayvanım. Aklım ermez. Ben Junior. Kısaca JR. Siz insanlar belki söylemekten çekinirsiniz ve büyük ihtimal duymak istemezsiniz ama doğruca söyleyeyim: Benim iki arka ayağım da felçli. Doğumumu hatırlayamadığım için doğarken mi böyle…
Yatağın altında define bulmak: Jules Verne
Çocukken okuduğum kitapları, kütüphanede yer açmak için yatağın (baza) altına kaldırmıştık. (Yani kaldırmışız ben bakınca hatırladım hşfglöhjlfgşhfgş.) Neyse, okul yıllığını ararken bunlara denk geldim şansa. (Okul yıllığını aramak o anda aklıma neden düştü, hiç bilmiyorum veya unuttum hatırlayamıyorum.) Ve şoklar üstüne şoklar geçirdim. Hani daha önceleri bahsettiğim gibi Yeni Yüz Yıl veya özet incecik kitaplarım…
Kısa Kısa #14
*Cemil İpekçi’yi ne kadar bilirsiniz bilmem. Adını duyunca tiksinir ya da söyleyene ters ters bakar ya da kıkırdarmısınız onu da bilmem. Ama Türkiye’deki -kesinlikle- en egolarından sıyrılmış, en saçmalamadan komik, en mantıklı konuşan, en mükemmel insanlardan biri olduğu kesin. Ayrıca fazla gelişmemiş bölgelerimizde yaptıkları da çok güzel. Ayrı düşündüğümüz çokça şey olmasına rağmen arkadaşım olsun…
Sanat Nedir?
Gece (sabah) geç saatlerde yatmak üzereyken İlyas Salman’a rastladım bir programın tekrar bölümünde, diyor ki: “Kars’ta ölen bir köpeğin acısını İstanbul’da duymayan sanatçı olamaz.” ya da “Kars’ta ölen bir köpeğin acısı İstanbul’da duyulmuyorsa o ülkede sanat olmaz.” Her iki türlü de süper laf! (Uykulu olduğum için tam hatırlayamıyorum sözü.) “Mükemmel!” dedim, “İşte bu benim; ben…
Ya da kız ölmek istemiyor, korkuyordu.
İki sevgili minibüse binmişti. Şoför hava sıcak olduğundan kapı açık gidiyor; sevgililer ise oturacak yerler dolu olduğu ve hava almak istedikleri için, kapıya yakın bir yerde ayakta duruyordu. Ani fren yaptı minibüs birkaç kez yolda, çok fazla ışık ve yaya olduğundan; sevgililer düşme tehlikesi geçirdi birkaç kişiyle beraber. Bunun üzerine erkek olan kıza: “Hangimiz ölürse o…
A-na ve Pilav – 2 (Ve son)
A-na ve Pilav -1 “Hey, Ana!” dedi annesi. (“Ana mı, ne güzel bir kısaltma! Ana, Ana, Ana!”; ama ilk “A” şapkalı!) Bu çağrıyla beraber altın sarısı ince at kuyruğu, boynunu döndürdüğü tarafın tersindeki kırmızı yanağa çarptı ve Kleopatra’nın banyo yaptığı Akvaryum’u andıran gözlerini ise Dorotoye ve bana dikti. “Siz ikiniz, yüzmeyecek misiniz?” demiş annesine, o…