*6 ayda bir yazıyorum sanırım kısa kısayı. Baktım en son ocakta yazmışım peeh =(
*Tek hücreli bir canlıdan bile daha küçük “şeyler”in beni bu dünyada var ettiğine inanma fikri içimi ürpertiyor.
*Şu yazının fotoğrafındaki gibi albüm kapakları da var sevgili bilogçular, okurlar, insanlar… Bir de kendi fotoğrafını (hatta şuna suratını diyelim) kapak yapan ucuzcular da var. (YKY ile çalışıyorlardır kesin.) Neyse ya ben bir şey demiyorum. Kapak yapma, tasarlama önemli bir kültürdür. Ne, ne ve çok ne yazık ki Türkiye sondan birinci bu konuda.
*Küçükken, okula yeni başlamışken “Bilge” soyadlı bir arkadaşım vardı. Yemin ederim öyle soyadım olsa okulu filan bırakırdım. Ya da öyle bir burnum olurdu ki önümü göremezdim.
*Vedat Abi yazdı mı bilmiyorum ama: “Uyuşturucu batağına batmış müzisyenlerin biyografik filmleri” azalarak bitsin lütfen.
*Ne istediğini bilmeyenler! Hepinizin ta amk!
*Oktay Rifat seni sevmeyenin de… Ölürüm lan sana! Şiiri kes:
“Sevgimin arkasına gizleniyorum
İçim dışım, kımıl kımıl hiyeroglif”
*Yıllarca kendimden nefret ettiğimi sanırdım; meğersem kendim hariç herkesten nefret eden biriymişim.
*En son koç burcu olan bir ünlüye “Akreptir en olmadı sudur bu!” dedikten sonra burç tahmini yapmayı bıraktım. Jübilemdir, net kere net.
*Hemen herkesten bir şeyler öğreniyorum. Bugünlerde “kusursuz”un olmadığını öğrendim.
*Japonların hepsi mi saygılıdır, yoksa bizler mi ne olduğumuzu çok unuttuk? Alsın Budist bir rahip eğitsin beni, gerçi bebeklikten başlamam lazımdı ama olsun.
*Euro 2012’de İrlanda’yı destekliyoruz.com
*Eski okulumda Beril diye bir arkadaşım vardı. Onunla ilk tanıştığımız günü hâlâ unutamıyorum. Adı ilk önce çok garip gelmişti ama sonradan dünyanın en normal ismi gibiydi. Var böyle bir şey esasen: Daha önce duymadığından garip geliyor ama duyduktan sonra sıradanlaşıyor. Hatta “Lan gayet normal bir isim neden daha önce duymadın pis asosyal!” deyip kendine bile kızabiliyorsun. Beril’e de selamı çakalım bu vesileyle. (Amma da kaba konuşuyorum bre!)
*Abi, masa tenisini ya da pinpon -esasen- ping-pongu Türkiye’de kim meşhur etti? Türkiye’de 50 yaş ve üzeri herkesin bir pinpon oynamışlığı var; nereden geliyor yahu bu? Mesela hiçbir başarımız da yoktur bu sporda ama sorsan herkes süper oynuyordur veya mutlaka oynamıştır. Futbol sevmeyen adam bile vardır ama pinpon oynamamış bir yaşlı yoktur Türkiye’de. Ne alaka yani? Türkiye ile en bağdaşmayan spor badmintondan sonra masa tenisidir. Garip valla bunu bi’ araştıralım.
*Sütlü Nesquik’i bilen bizdendir.
*Bu üsttekini bilen Susam Sokağı’nı da bilir.
*Üsttekileri bilmeyenlere ceza: Alttakileri okumayın !!! =((
*19 da ne de güzel bir rakamdır =(
*Herkesin çok genç olduğunu düşünen orta yaşlı kadının hikâyesini yazacağım bir dahaki sefere. Her seferinde geri çevrilip hâlâ yazan bir hevesliyim sanırım. Ya da saplantılı.
*Öpüşme sahnesinin bile olmadığı, sigara içilmeyen mükemmel bir film izledim. Aşkı ve derdi -onlarsız- çok da güzel anlatıyordu.
*Bob Dylan bir klasik roman gibi. Yaklaşık 5 senedir okumama (dinlememe) rağmen bitiremedim. Ya da bitirdim de, her okuyuşumda başka mükemmel bir şarkı ile karşılaşıyorum.
*Dalından koparılmamış, kendiliğinden toprağa düşmüş elmanın tadı çok başkadır. Şiirlidir.
*Al bak bunlar da alıntılar:
“Güzel bir anın hemen öncesi, o anın kendisinden daha iyi.”
” -Dans kalpten gelmek zorundadır.
-Yani?
-Benimkisi kırık. ”
” -Her klişenin içi gerçekle doludur yoksa klişe olmaz.
-Aslında bu da bir klişe. “
özlemişiz. ayrıca yine güldürdün:) eline sağlık, her zamanki gibi çok güzel bir kısa kısa yazı dizisi idi.
Aaa cadı! =) Teşekkür ederim, senin de yorumları özlemişiz =(