Bi’ arkadaşım demişti ki neden hikayelerin hep yaşlı, bunak ve/veya aptal kişilerden oluşuyor? Ben de ona demiştim ki çocuklar da vardı bazılarında aslında. Çocuk büyüsünü kaybettim sanırım zamanla ama çok özledim. Neyse bak şu geldi aklıma, Borges diyor:
“Yaşlandığımı anlıyorum; en şaşmaz belirti de yeniliklerin beni ilgilendirmemesi, eğlendirmemesi; belki de temelde yeni olmadıklarını, olsa olsa eskinin ürkek varyasyonları olduklarını kavrama(m)dan ileri geliyor. Gençliğimde günbatımlarına, kenar mahallelere ve mutsuzluğa bayılırdım; bugün şehrin göbeğini, sabahları ve dinginliği seviyorum. Artık Hamlet’i oynamaya çalışmıyorum.”
Ha, ben mi? Girişte kendimi yaşlı sandım, hatta doğrudan benim o. Ama ikinci cümleyi görünce gençleştim. Fekat, Hamlet’i oynamıyorum. O halde Macbeth’e başlayayım. Hah!
Not: Ciddi ciddi oturdum ‘çok bilinmeyen güzel şarkılar’ listesi yaptım, yakında bi’ radyo şeysi daha döndürürüz galibaysa.