Roman konusunda Borges’le aynı fikirdeyim, kısa hikâyede de elbette. (Gerçi hikâye değil, öyküyü tercih ediyor kendisi.) Borges de roman okuyamayanlardan. Bunu dert etmiyor çünkü öyküler çok daha zor, yalınyoğun ve okunması daha zevkli, üstelik ayrıcalıklı metinler. Daha başka insanların okuyacağı anlatılar. Bütün bir yılı okumak zorunda hissettiğim türlü türlü öykü kitaplarıyla geçirdim. Hemen her türünü…
Orhan Pamuk ve Ben Bir Ağacım üzerine
Orhan Pamuk’un, ülkemizin öteki pop yazarlarından farklı bir yerde durmasının tek nedeni var. Yeteneği. Onun yeteneğini kimse inkâr edemez. Kimileri bu yetenek sözünü sevmez, çalışmak der. Çalışmak önemlidir gerçekten. Orhan Pamuk da çalışmak der. Hatta bununla ilgili -belki para kazanmak için- kitap da yayımlattırmıştır. Ama ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Hatta çalışsaydı daha iyi yazabileceğine de…
Bazı Şiirler Kısa Hikâyelerin Hasıdır
Kısa hikâyelere yüklediğim anlamı anlatmaya bile kalkamıyorum. O kadar uzun ki, bir ara yazayım dedim yazamadım. Şiirde de, özellikle çeviri şiirde, çok güzel kıpkısa hikâyeler oluyor. Şiirli söylenmesi, çok yalın ve vurucu olması ve şiirden pek de nasibini almamış olması onları kısa hikâye havasına bürüyor. Bu da dünyadaki en tatlı şeylerden biri kesinlikle. Sizi sebepsiz…
Ahmet Erhan Anım
Geçenlerde sipariş verecektim internetten, yine kitap alacaktım. Bakarken kitaplara, imzalı olanlara da bakayım, dedim, Uygun bir şey çıkarsa alırım. Garip olan bu değildi. Ahmet Erhan’ın ilk şiir kitabının, ilk baskısının imzalısını gördüm. Dedim, Alsam mı almasam mı. Yine hayaller kurmaya başladım, dedim, Nasılsa ileride yazar olacağım, Ahmet Abi genç, alırım imzalatırım, hem de kendi adıma….
Midemi Bulandıran Şeyler
Bunu seri olarak yapmayı tasarladım. İlk sayısında yer vereceğim konuysa kesinlikle nitelikli edebiyattan az anlayan insanlar. Bu kişileri bir milyon kilometreden seçebilirsiniz. Pek bir şey bilmedikleri gibi, çok şey konuşmaya çalışırlar. Durduk yere yazarlardan alıntılar yapıp, bir şey biliyormuş havalarına girmeye bayılırlar. Acınası bir durum. Bazıları vardır, iğreti durmaz; bazılarının yapmacıklıkları bellidir ya, onu diyorum…
James Joyce Hazretleri Bir Öyküsünde Şöyle Buyuruyor
“Her kim ki…” * Bayan Sinico düşüncelerini niçin yazmadığını soruyordu ona. “Neye yarar,” diye soruyordu o da, bilinçli bir aşağılamayla. “Altmış saniye süreyle bir düşünceyi tutarlı biçimde geliştirmeyi beceremeyen laf ebeleriyle yarışmak için mi? Ahlâkını polise ve sanatını galeri simsarlarına emanet etmiş budala bir orta sınıfın eleştirilerine kendini hedef etmek için mi?” …
Harry Potter’ın Sevilme Nedeni
Film hakkında konuşacağımdan, cevabım: Yardımcı oyuncuları. 3 adet ergenin yanında 10 sene boyunca rol kesen oyuncuları şöyle bir yazalım. Önce bir yazalım çünkü. Çünküsüne sonra geleceğim. (Herhangi bir sırayla yazıyorum yanlış anlaşılma olmasın.) Alan Rickman, Timothy Spall, Maggie Smith, Ralph Fiennes, Jim Broadbent, Julie Walters, Kenneth Branagh, Gary Oldman, Emma Thompson, Helena…
Şu Hayattaki En Tuhaf Meslek
Eczacılık. Daha doğrusu eczanecilik. Hiç anlam verememek bir yana, ne yaptıklarını da tam olarak çözebilmiş değilim. Para kazandırdığı kesin ancak kazandırdığı paranın ne kadar okumayla ilgisi var onu çözemiyorum. Bir insan doktorun yazdığı yazıyı anlamak için eczacı olmaz ya da bu onu eczacı yapmaz hatta yapmamalı. Gibi. Gidiyorum eczaneye, şu şu şu ilaçlar. Tık basıyor…
“Kitabı Kapağına Göre Yargılama” Saçmalığı Üzerine
Başlıktaki gibi sözler etmişse de bazıları, okumadığın bir kitabı ilk olarak kapağına göre değerlendirirsin. Bu şaşmaz çünkü okumamışsındır işte, adı üzerinde. Elindeki tek veri budur. Tanımadığın insanı gözlemleyebilirsin belki ama tanımadığın bir yazarı gözlemlemek ne yazık ki bedava değil. Satın alman lazım. İşte ben de yine “tam da bu yüzden” diyorum ki: “Madem kitap basacaksın/basıyorsun…
Bak Bunlar Çok Güzel
İnternette de yokmuş hazır, dursun bir köşede öylece sır gibi. Kim olduğunu bilen varsa beri gelsin, filtre kahvesi benden. “Eski, bildik gardıroplarımızın cilalı damarlarında, oyuklarında, budaklarında o günlerden kalma ne acılar var acaba? Onların üzerinde neredeyse dümdüz edilmiş, tanınmayacak derecede cilalanmış olan o eski çizgileri, gülümseyişleri, bakışları kim tanımlayabilir ki?” “Bu düşkünlükteki…