Gün geçmiyor ki, bir insan zümresi daha öldürülmeyi hak etmesin. Gün geçmiyor ki şu bloga artık yazmayacağım dediğim günün ertesi haftasına dayanamayıp bir de bilmiş bilmiş “üzerine” diye başlık atmayayım ve bir şeyler daha karalamayayım. Kalabalığız. İstanbul’dan bahsediyorum, çok kalabalığız. Öteki büyük şehirlerde de yerleşim yeri/insan kıstasına bakarsak onların da kalabalık olduğunu söylemek belki mümkün…
Gorki Üzerine / Ekim Devrimi / Çehov Öğretileri / Tolstoy ve Psikanaliz
Aleksi Maksimoviç Peşkov’u tanıyan var mı? Ya da bilinen adıyla Maksim Gorki’yi? Tanıyorsunuz öyle mi, peki kaç kitabını okudunuz sorabilir miyim kuzum, sevginiz ne ölçüde? Kaliteli çevirilerle hangi yayınevlerinden hangi bilinmedik kitabını okudunuz en son yahut bilindik? Peki, Gorki adının yazar tarafından yazı hayatına atıldıktan sonra, sıkıntılı, acı çocukluk ve ilkgençlik yıllarının benliğindeki etkisini unutmamak…
Osmanlıca Hakkında Birkaç Şey
Pek arkadaşım yok, olanları da niye sevmediğimi bazen anlayabiliyorum. Bazen üzerinde çok durmadığımdan anlamıyorum, aslında bu da bir tercih. Sıkı bir insansevmezim ben. Yalan yok, katlanamıyorum çoğu zaman. Katlanabildiklerime hâlâ şaşırıyorum. Bazılarını öyle çok sevmişim, öyle değer vermişim ki inanamıyorum. Bazılarına da hak ettiği hâlde pek de değer vermemişim. Yazık, hayat böyle hep. Sildiklerime, yazmadıklarıma,…
Çocuklarım, Sevgilerim, Kitaplarım
“Biliyor musunuz, çocuklarım, aşkla dostluk arasındaki en büyük ayrım, karşılıksız dostluk olamamasıdır.” “Tavşanlar çok iyi aile babalarıdır. Yavrularına bir yuva yapmak için karın tüylerini yolarlar. Pek az insan yapabilir böylesini.” “Bir kitabın iyi ve mutlu kullanıldığını görmenin yazarın yüreğini sevinçle doldurabilecek bir yanı varsa, kimilerinin parmaklarıyla okuduklarını görmek çok daha başka bir şeydir! Sözcüklere dokunmak,…
Kaf Dağı’nın Ardı
“Öyle sanıyorum ki, bu, insanların akıllarını kafalarında sanmalarından oluyor; hâlbuki akıl rüzgârla Kaf Dağı’ndan gelir.” “Her gün, her saat, isteksiz ama zorunlu ziyaretler, konuşmalar yapıyor, mesai saatlerini doldurup zoraki, coşkusuz tekdüze yaşamlarını sürdürüp duruyorlardı. Tüm bunları makineler de yapabilirdi ya da belki yapmaz öylece bırakırdı. İşte bu makineleşme içinde -bende de olduğu gibi- benliklerinin bilincine…
Olan Bitene Dair Hissettiklerim
“Bir insanın kendisinden çok şey istemesini anlıyor ve onaylıyorum. Ama bu isteği başkaları üzerine de yayar, yaşamını iyi uğruna sürdürülecek bir “savaşa” dönüştürürse, bu konuda bir yargı vermekten kaçınırım; çünkü savaşa, eyleme, muhalefete en ufak değer vermeyen biriyim; dünyayı değiştirmeye yönelik her girişimin, sonunda savaşa ve şiddete yol açacağını bildiğimi sanıyorum, bu yüzden hiçbir muhalefet…
Hür Olmak İstemem
-Ama neden? Sen hür bir insan değil misin? -Hayır! Değilim! -Hür olmak istemez misin? -İstemem! (Sanırım benim öteki insanlardan farkım da bu. Özgür değilim, bunu biliyorum, özgür olmak için uğraşmayacağım çünkü yersiz, çünkü boşa, çünkü ne olursa olsun tam manasıyla hür olamayacağım, böyle bir şey yok, imkansız, yapısını hiçbir hareket karşılamıyor, yaşam…
Ezop’tan (Aisopos) Kıssadan Hisse
Tarık Dursun K. pek çoğumuzun gayet sevdiği yazarlardan. Ezop Masalları’nı da çevirmiş kimse. 1966’da, kendisi yolun yarısında iken. Kısaca, çocukken okuduğumuz bu metinlerin bazılarını son derece korkunç ve zararlı buldum. Ama bazıları da var ki, mükemmel. 2500 sene önce yazıldığını belirtmekte de fayda var, fazla bilmiş ve duyarlı kimseler gibi konuşmadan evvel. Bu topraklar, gerçekten…
Woolf, Dickinson ve Jiri
Belli başlı yazarlar var, bunlara eleştiri kabul edilmiyor, hangi kertede okur olursanız olun, fark etmez. Bu yazarlara dil uzatamazsınız, beğenmek zorunda değilsinizdir ancak beğenmediğinizi dile getiremezsiniz, yadırganırsınız. Virginia Woolf da onlardan biri. Mrs. Dalloway adlı kitabında (Başyapıtı mı bilemiyorum, bence değil. Nasıl ki Dostoyevski’nin başyapıtı olarak Suç ve Ceza’yı gösteremeyeceksek pek sevgili Clarissa için de…
Kadınlar Hakkında Yazmaya Çalışmak
Erkeklerin gözünden kadınlar değil. Salt kadınlar. Kadınlar hakkında yazmak istiyorum. Bir öykü, bi’-bir şey. Ne olduğunu bilmiyorum. Önemsiz de isim vermek zaten. Ama hangi kadınlar hakkında olduğunu biliyorum: Kocası ölünce nihayet kendi için bir şeyler yapmaya başlayan, onca zaman boşu boşuna yaşlanan, kendini hiç düşünmeyen, hatta erken ölen kadınlar hakkında. Veya her şeyden korkan, korkutulan, feminist…