İnsanlar değişim konusunda genellikle ikiye ayrılıyor. Bir taraf, insanın özünde hiç değiş(e)meyeceğini düşünürken (özündeyi ben ekledim, öteki türlü çok ahmakça geliyor çünkü kulağa) öte taraf da insanların sürekli bir değişim içinde olduğunu belirtiyor. Ben, ikisine de katılıyorum çünkü hep dediğim gibi hiçbirinizle döğüşemem. Ancak, burada unutmamız gereken şöyle bir durum var ki, biz insanlar topluluk…
Author: buster
Kendime Mektup
Sevgili kendim, Seni tanıyanların çok iyi bildiği gibi bu mektubu sırf o kendinle girdiğin aptal çelınç uğruna yazıyorsun; ama yazıyorsun ya ona bak veya -sınlar. Bu kendinle derdin, sürekli mücadelen ve hırsın ne zaman bitecek? Hemen lafa karışma ama bilmedikleri de var diye, neyini bilmeyeceklermiş, bir de kimsesizliğinden yazıyorsun işte. Yoksa bu zamana kadar verdiğin…
Odadaki File Ne Çare?
Freud’u çok seviyorum. Sadece bilimadamı değil safi insan özelliklerine, sözgelimi müthiş hınç dolu bir melankolik olmasına bitiyorum. Fakat, kendisinde en çok hoşuma giden küstah insana had bildirmeyi şiar edinmiş olmasıdır. Tıpkı kendinden öncekilerin, bir nevi olmak istediklerinin, kahramanlarının yaptığı gibi—gerçi onların “had bildirme” gibi bir amaçları var mıydı çok emin değilim. Pekiyi, kimmiş bu kahramanlar?…
Türk Gençliğinin Godot’yu Beklemesinin Asıl Nedeni
Hey gidi eskinin buster’ı, şimdinin Martin’i bu nasıl başlık?!! Hiç de sevmediğim hitaplardan biridir genç, gençlik, gençler vb. Kendimi de katarak yaptığım bu garip tespitin nedenlerini ve buraya nasıl vardığımı anlatmak istiyorum. Bu sefer girişi uzun tutmadan doğrudan konumuza geçelim. Sürekli ağlansam da birçok kişiden daha şanslı bir insanım. Benim ağlanmalarımın sebebi de şanssızlıklarımdan değil,…
Ben bilinmez bir hazine idim; bilinmek istedim ve bu blogu yarattım.
Bu blog yazısı, bu zamana kadar yazdıklarımın en iyisi olacak; zaten hep öyle değil midir? Eskiden yazdıklarımızı, eski benliklerimizi, sevgilerimizi, düşüncelerimizi yakıp yıkmak istemez miyiz? Kafka’nın ölüm döşeğinde hissettikleri, yakın hepsini yakınması bu değil midir; yahut, ilk yayımlananlarını reddetmesi yazarların, ilk eserlerini dinlerken utanması şarkıcıların? Hepsi temelde en iyisi şimdi, hepsi temelde en iyisi bu…
Candan Erçetin 19 Ağustos 2022 1. Bölüm Setlist’i, Ahmet Güntan ve Hayalet
O zamanlar Dünya isminde bir kızla çıkıyordum. Her şey çok yeniydi. Kendimi yalnızca bu durumun geçici olduğuna değil, aynı zamanda -bir şekilde- Hayalet’in geri döneceğine de inandırmıştım. Dünya takmıştı bu lakabı ona. Yine Hayalet’le misin, gibi sorular sorardı dalmalarımı görünce. Ben işlerin bu hale gelebileceğini öngöremediğim için anlatmıştım olan biteni yeni tanıştığımızda olağanca berraklığınca ve…
Eski Defterler (gerçek anlamda)
Etrafı toparlarken neredeyse taşındığımdan beri ellemediğim, en eskisi 10 küsür sene önce tutulmuş defterlerime denk geldim. Bir süre sonra sürekli ve her gün yemek yapmaya alışmış birinin yazılarına dünmüş karalamalarımı okudum, oysa ilk başlarken ne de özenli yazmış, ne ilk sayfa alıntıları yapmışmışmışmışım. Bazı defterler bitmiş, bazıları yarım… İçlerinden bazıları sadece kitap ve bazıları sadece…
“Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey” Hakkında 4 Söylenemeyen Söz
İsmi güzel kitaplar, güzel isme sahip kitaplar, kitaplar… Bu satırları yazarken dünyanın en birleştirici unsurunu icra ediyordu okuldaki çocuklar. Bir çeşit bahar şenliği gibi bir şeydi sanırım yapılan, hep bir ağızdan şarkı söylüyorlardı. Handiyse müzik bir TikTok ya da YouTube Shorts ya da arkadaşlara gönderilen kısa bir video gibi bazen. Neden izlediğini anlayamadığın ama kendini…
Beni Terk Etmedi, Beni Bırakıp Gitmedi!
O kadar zaman olmuş ki blog yazmaya başlayalı… Taaaa Yasemin Moriler döneminden beri bir şeyler karaladığımı uygulamanın birinin sürpriz yapıp, başlıkta sözleri geçen parçayı bana çalması ile fark ettim. Kendisi ile bire birde tanışma şansım olmadıysa da, tıpkı Nedim Saban yahut Yekta Kopan’a yaptığım gibi blogumu takip ettirmek adına onun bloguna da yorumlar yapar, uzaktan…
Ruh Çözümlemesine Giriş – I – Mitomanim yahut yalan patolojimin başlangıç noktası
Aşağıda söyleyeceklerimin hepsi uydurmadır. Uydurma isimler, uydurma kişiler ve uydurma olaylar, yer yer kendini abartmalar ve olmamışı olmuş gibi yapmalar, hatta hatta yaptığını unutmuş gibiler içermektedir. Zaten içermeseydi sanırım yazının başlığı böyle olmazdı. * Size İzmir’de gittiğim psikiyatr anımı anlatmıştım, anlatmadıysam da çok mühim bir mesele değil. Kadının söyledikleri çok koymuştu saatler sonra, Martinciğim, sen…