Puppeteer dünyanın en güzel oyunlarından biri olabilirdi, oynanış açısından sürekli tekrara düşmeseydi. (Alta bayıldığım bir sahnesini bırakacağım.) Yine de bu tekrarlar, anlatılan masalın dünyanın en güzellerinden biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Joseph Campbell’ın Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nda bahsettiği gibi biz bu sürekli söylenmiş/söylenen/söylenecek masalı en güzel kim anlatabilecek çağında yaşıyoruz artık. Puppeteer da bunu öyle güzel, öyle güzel söylüyor ki içimizi kımış kımış ediyor, coş coş yapıyor, ağzımızı açık bırakıyor. Bir de bakıyoruz, Kutaro ile birlikte elimizde makasımız, kafamız (gerçekten kafamız) trilyon, türlü türlü sahnelerde (gerçekten sahne), türlü oyunlardaydız (gerçekten oyun).
*
Bir süre sonra oynamayı bırakıp izlemeye başlıyorum o bahsettiğim oyundaki (ısrarla altını çiziyorum ki hikâyeyi sanmayın) tekrarlar yüzünden. Düşüncelere dalıyorum Ezma Potts, yani Ay Cadısı ekranından bizi dikizlerken. Sahnenin bana neden artık hiç de yabancı gelmediğine dair kafa patlatıyorum. Tabii ya, diyorum sonra, Zoom ekranından, görüntülü konuşmalardan… Hayır hayır bir dakikaya ayıyorum sonra, Pamuk Prenses’ten!
Elbette içime bi’ kurt düşüyor (bu deyim de bana nedense o böceği değil, masallardaki kurt kardeşi çağrıştırır) okuduğum şu makale de dimağıma. Ne kadar zamandır gözleniyor ve gözetleniyorduk sahi biz? Ve nasıl oluyor da edebiyat bundan daha önce bahsetmemi—bahsetmiş. Grimm Kardeşler tam da bu durumdan 1812’de (hatta teorik olarak daha öncesinde) bahsetmiş, evet. Her yeri gören, herkesi gözlemleyebilen, ve aynı zamanda yanılmayan, ve soruları cevaplayan bir, bir, bir… Bir yapay zekâdan da bahsetmiş hem de.
*
Genelde yapay zekâdan söz edilirken son elli yılda yazılmış romanlara, çekilmiş filmlere atıf yapılır. Ama pek kimse Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalındaki Sihirli Ayna’nın bahsini açmaz. Oysa tam da her şeye kadir, bütün herkesi gözetleyen ve her şeyi bilen ve doğruluğundan şüphe duyulmayan bir ombudsmandır bu obje. Bir veri deposudur. (Zorlarsak, Black Mirror’ın Joan is Awful bölümünde parçalanan ana makinedir bile diyebiliriz.)
Kraliçemiz sorar, Ayna ayna söyle bana benden güzeli var mı bu dünyada? Şimdi bana lütfen söyleyebilir misiniz, bunun Hey Siri ya da OK Google demekten ya da ChatGPT bana şu şu hakkında bir makale yazar mısın demekten farkı nedir yahut evvela şunu sormalı, farkı var mıdır?
Eğer sorulan sorunun cevabını kesin olarak bilmiyorsak (çünkü bilir ve ısrar ederseniz ücretsiz sürümü yanıldığını söyleyebiliyor ChatGPT’nin) genelde pek de araştırmadan aldığımız cevabı doğru kabul ediyoruz. O da ŞU ANDA. Yani ChatGPT’nin konumu henüz Sihirli Ayna’nın beta sürümünde iken bile biz bilginin doğruluğunu kabul etmeye çoktan hazırız, çoktan razıyız.
Bütün bunlardan yola çıkarak, ChatGPT’nin 50 sene içinde bir Sihirli Ayna statüsüne varacağını öngörmek pek de haksız çıkarmayacaktır sanırım bizi. Ama soru ya da sorun bu da değil elbette, çok daha büyük: Dünyamız gerçekten bu kadar çok kraliçeye hazır mı?
Sihirli ayna konusundaki tespitin şahane gerçekten:) ama bize hep sinirlisi denk geliyor:)) arada bir sorularımı beğenmeyen yapay zeka veriyor ayarı “bu soru bu ortamda cevap aranamayacak kadar ciddi bir konu, bir uzmana danışın.”
Hahahhahahha, yani buna da gülünmemeli belki de dert büyük belli ama çok iyi cevap ya. Sen de biraz anla hâlden canım. Teşekkkürler bu arada =)