Bi’ arkadaşım demişti ki neden hikayelerin hep yaşlı, bunak ve/veya aptal kişilerden oluşuyor? Ben de ona demiştim ki çocuklar da vardı bazılarında aslında. Çocuk büyüsünü kaybettim sanırım zamanla ama çok özledim. Neyse bak şu geldi aklıma:
“Yaşlandığımı anlıyorum; en şaşmaz belirti de yeniliklerin beni ilgilendirmemesi, eğlendirmemesi; belki de temelde yeni olmadıklarını, olsa olsa eskinin ürkek varyasyonları olduklarını kavrama(m)dan ileri geliyor. Gençliğimde günbatımlarına, kenar mahallelere ve mutsuzluğa bayılırdım; bugün şehrin göbeğini, sabahları ve dinginliği seviyorum. Artık Hamlet’i oynamaya çalışmıyorum.”
Şimdi buraya inan o yazarın ismini yazsam… Olmaz. Ki kendisini “o kadar da” sevmem. Ama beğenen zaten araştırır bulur. Bulmasa da bence çok şey kaybetmez, daha önemlileri var ama alıntı çok güzel. Ha, ben mi? Girişte kendimi yaşlı sandım, hatta doğrudan benim o; ama ikinci cümleyi görünce gençleştim. Fekat, Hamlet’i oynamıyorum. O halde Macbeth’e başlayayım. Hah!
Not: Ciddi ciddi oturdum ‘çok bilinmeyen güzel şarkılar’ listesi yaptım, yakında bi’ radyo şeysi daha döndürürüz galibaysa.