Mefisto yahut Mephistopheles… Aslında liste epey kalabalıktı, özleri seçtim, Faust’un söylediklerini de başka zaman için not aldım. Demon’ın bazı laflarına kahkaha attım, kimilerine ise, bilir misiniz o sesi, bilememenin, hatta bilemeyecek olmanın çıkardığı o çok içten sesi… Ah be dedim, sözün özü, keşke biraz Almanca bilseydim…
“Daima kötülük yapmak istediği hâlde hep iyilik yapan o kuvvetin bir parçasıyım.”
“Ben, daima inkar eden bir ruhum. Bunda da haklıyım. Çünkü yaratılan her şey, mahvolmaya layıktır. Onun için hiçbir şey yaratılmasa daha iyi olurdu. İşte sizin günah, yıkıcılık… Kısaca kötülük dediğiniz şeyler, benim asıl unsurumdur.”
“Hele o mel’un hayvan ve insan nesli yok mu? Ona hiç bir şey yapılamıyor. Ne kadar çoğunu gömdüm, yine de yeni ve taze bir kan devredip duruyor. Bu böyle giderse çıldıracağım! Kuruda, yaşta, soğukta, sıcakta, havada, suda, topraktan binlerle tohum filizleniyor. Eğer alevi de kendime saklamamış olsaydım, bende pek bir şey kalmayacaktı.” [=)))]
“Ölüm, yine de makbul bir konuk değildir.” [Ölümü özlediğini söyleyen Faust’a.]
“Ben, her şeyi bilen değilim, ama çok şey bilirim.”
“Zaman kısa, sanat uzundur.” [Bir şairimizin lafına benziyor pek.]
“Pek doğru, ama insan kendisini bu yüzden sıkıntıya sokmamalı, çünkü, ner’de ki kavram yoktur, tam zamanında bir kelime imdada yetişir. Kelimelerle mükemmel tartışılabilir. Sistemler kurulabilir. Kelimelere pekâlâ iman edilebilir.” [Yanına aldığım not: Zaten böyle yapmıyor muyuz?]
“Yanınıza oturmamıza müsaade eder misiniz? İyi bir şarap bulamıyoruz, bari bu toplulukta eğlenelim.” [Yana not: Ben mi?]
“Siz adeta bir Fransız gibi konuşuyorsunuz. Rica ederim, keyfiniz kaçmasın. Sadece vuslat zevki neye yarar? ilk önce etrafında dolaşarak ve bin bir dereden su getirerek o bebeciği yola getirmekten duyacağınız zevk, çok daha fazla olur.”
“Allah kahretsin. Canı cehenneme. Daha ağır küfürler olsaydı da onlarla sövseydim.” [Canın cehenneme gitmesinin en ağır küfür olması, ve bunu şeytanın söylemesi hahahahha.]
“Kendim şeytan olmasa idim, hemen bir şeytana teslim olurdum.”
“Her hazzın bir elemi, her elemin bir hazzı olur.”
“Adet veya değil, olur gider.” [Bizde âdet böyle değil diyen kadına karşılık.]
“Yemin ederim, bu şartla ben bile sizinle nişanlanabilirim.” [Gezip tozmaya, kumara, yabancı kadın ve şaraplara düşkün eski kocasını hasretle anan kadına cevaben.]
“Zemmedildiği hâlde daima hoş karşılanan şey nedir?
Özlenildiği hâlde daima kovulan şey nedir?
Daima himaye edilen şey nedir?
Acı acı tenkit ve şikâyet edilen şey nedir?
Sebebiyet vermemek lâzım gelen şey nedir?
Herkesin, adının anılmasından memnun olduğu adam kimdir?
Senin tahtının basamaklarına yaklaşan şey nedir?
Kendi kendini buradan süren nedir?”
“İşin sonunda, kendi yarattığımız yaratıklara köle oluyoruz.”
“Bitti! Ne budalaca bir söz bu. Neden bitsin ki? Bitmek ve salt yokluk; aynıdır tamamen ikisi de! Ne işimize yarar sonsuz yaratılış? Pekiyi, dönüştürmek hiçliğe yaratılanı? ‘Bitti artık!’ Nedir bunun anlamı? ‘Var olmamıştı hiç’, demek gibi bir şey bu. Ve dönüp dolaşıyor her şey, sanki varmış gibi! Yeğlerim bundan dolayı sonsuz boşluğu ben (halbuki).”
“İşte burada oyunumuzun ve esprimizin öyle bir noktasına geliyoruz ki, insanlar şuurlarını kaybediyor… Madem ki sen, bu işin sonuna dek yürüyemeyecektin, benimle ne diye iş birliği ettin? Uçmak istiyorsun, fakat yükseklerde başının dönmeyeceğinden emin değilsin. Hem uçmak istiyorsun, hem başın dönüyor…”