Seni tanıyanların çok iyi bildiği gibi bu mektubu sırf o kendinle girdiğin aptal çelınç uğruna yazıyorsun; ama yazıyorsun ya ona bak veya -sınlar. Bu kendinle derdin, sürekli mücadelen ve hırsın ne zaman bitecek? Hemen lafa karışma ama bilmedikleri de var diye, neyini bilmeyeceklermiş, bir de kimsesizliğinden yazıyorsun işte. Yoksa bu zamana kadar verdiğin sözlerin heppppsini mi yerine getirdin yani? Komik olma.
Sevgili ruh, sana ruh diyebilir miyim acaba, pek mi klişe, iyi peri olsun, o da mı olmadı, neyse olmasın, sen ner’desin ve seni nerelerde kaybettim? Gondol’dan sonra çok daha güzel olacağını düşündüğün Tersinmez patladı, onu da mı göndersen onlayn yayımlayanlara, belki o da uzun kaçmıştır, ne dersin? Giriş mi alakasızdı yoksa dendiği gibi, yeterince örseleyemedin mi dillllenmemiş dinlenmemişşşş bakire aşklarda….
Çok mu şey çıkardın yoksa dergi formatına uyarlayacağım diye, a benim salak oğlum… Kesin öyle olmuş olmalı, çünkü adam sana ne demişti, yazdıkça bana muhakkak gönder, sonra ne yaptı, cevap bile vermedi tenezzül edip, sonunda da kendini rezil ettin iyice ama sana ko’maz, sende utanma duygusu çoktan gitmiş, o şeymlıslar filan yanında anca tivi dizisi…
Lan alt tarafı bir yayımcı, yazar olsa kendi oturur yazar, ne bu girdiğin tripler; bu heriflerin tekelinde bi’ yer için ne diye beğendireceğim diye özünü kaybettirdin cağnım öyküye evladım, çocuğum, güzel yavrucuğum? Çok mu dinledin sana yol gösterenleri yoksa Gondol’da? O tutunca da… Acaba diyorum… Baksan bir bir kez daha? Hadi, onu geçelim, ya Yudum? Ya Yudum, ya? Bin senedir aklında olanı bile kâğıda dökemiyorsun artık. Ulan yuh sana be, nedir bu hâlin? Oysa başlayıp bi’ heves nasıl da Öz’e yollamıştın. Gerçi, o da Gondol’u daha çok beğenmişti. Yoksa, Yasemin Mori hastalığını mı diyorsun? Yo yo, olmamalı bu henüz daha… Aiiyyyğğğ, yoksa reddedilme korkusu mu hâlâ? Gerçek hayatında yeri olmayan duygulara edebiyatta ne de çok yer var ey peri, belki de bu yüzden hayattan daha gerçek tek dal edebiyat. Canını ne sıkıyor? Sözcükler orada. Kedi varken bahanen de vardı, şimdi o da yok. Bahanelerle mi yazılıyor diyorsun, kelimeler bazen de çok fazla anlamlara mı geliyor yoksa pek sevgili sivil beyefendiciğim?
Nerede kaybettim seni en peri? Düzenli çalışmaya başladığımda, terk edilmişliğimde? Bir savunma mekanizması olarak sürekli şakalar yapmaya başladığımda ya da ilk yayımlanan öykümde… Ay, benim ne istediğini bilmezim; ay benim sürekli ergen kalmak zorunda kalan oğlum… Etrafına bir bak, senden daha canlı kim var? Hepsi ölü be, hepsi aptal be, hiçbiri senin dehanı bi’ gıdım hak ediyor mu bak? Sen bambaşkasın, bi’ kendine gel ya… Heh şöyle, istediğin de buydu değil mi? Bilirim seni… Elbette kendine yazılmıştır bu şarkı, şimdi mi ayıkıyorsun? İkirciklikler. Kendi kendine söylenmeler ve narsisizm. Sus bakalım, bunu kendine yazıyorsun… E zaten?
Ne diyordum… Hep bunu aradın, değil mi? Evet, onu diyorum, hep aradığın anca bu, varsa yoksa bu. Birileri seni hep onaylasın, birileri hep sana hayran olsun, birileri yaptıklarını beğensin ama bu birileri de hep bunlardan anlayanlardan olsun. Kimi dinliyordun o gün Kavukçu hakkında yorum yaparken, Jale Özata mıydı? Ne güzel konuşmuştu dimi… Sen de demiştin bir gün benim hakkımda da konuşsa… Hem de genç, benim öyküler bi’ kitap oldu mu diye hemen hayallere dalmıştın. Bir de kitap çalmıştın evvelsi günü Varuna’dan, imzalatma ayağına ayak-üstü hoşmoşboş sohbet-muhabbet…. Sahi, Cemil Bey… Bu kadar öyküyü nasıl yazdınız? Ben de sizin gibi olacağım Cemil Bey… Evet, aslında ölülerden idol seçmek gerekir, bilirim ama genelde de ölüler hakkında konuşulur. Ama Jale sizin hakkınızda ne hoj konuştu Cemil Bey ve pekâlâ canlısınız yine hayal görmüyorsam ve diyorum ki acaba, benim hakkımda da konuşs… Aaa, ner’ye, iyi be gidin… Zaten pek de kısaymışsınız; beni uzun ve salak tipli mi buldunuz yoksa Cemil Bey… Ce… Vallahi gidiyor, ayol nereye be’adam, karşında seni geçecek insan var, kendine gel, bu fırsat ele her zaman geçmez… Benle tanışma fırsatı… Elbette… Kime diyorum ya… Ohooooo……
Yahu sen ne saçmalıyorsun be, Jale o gün Cemil hakkında konuşmadı ki? Belki bir-iki lakırdı. Olayları kafanda birleştirdiğin yetmiyor bir de onlara inanıyorsun. Hani senin idol Bener idi?
Hepsi benim idolümdür. Ben bu oyunda yokum, git başımdan, akıl, git baş… Akıl-fikir-tövbe-tevbe-maffoldun sen. Beni benimsemeyenlerin de hepsinin canı cehenneme, nonabuna neğrt olduğmm…. Bunlarla işim yok ama Jale ile var. Yudum’u da sana inat öyle güzel, öyle güzel yazacağım ki… Yine bu anlamadıkları Gondol’u daha çok sevecekler; pedofili imiş, sen malsan ben ne yapayım? Cinsel hayatın bok gibi ise banane. Bak sana şu kadarını söylüyorum, Yudum’un kendi dirilip gelse bile inanamayacak yazdıklarıma. Şok üstüne şok geçirecek. Napayım ölmemişse? Ya ben ne bileyim nerede, herkesin ner’de olduğunu merak etseydim o turunculu çekin uygulamasını ben yapardım. Yapardım tabiii, sen kendi işine bak. Hani benim desteğim, hani benim gazlamalarım; hani burada şunu mu demek istedikler, gizli mesajlılıklar ve tatlılıklar ve gıcıklıklar, hani düzgün okuyan Jaleler? Hiçbiri yok, onlar anca Cemil’i böyle okur. Beni bilselerdi ama… Ulan Tersinmez, yaktın beni, pandemi senin de alacağın olsun, basılı sektörü bitirdin, şimdiye Arjantin’de idim, kimsenin anlamadığı Latin hikâyeleri kaleme alıyordum. Şavez tetiği çektiği anda kırmızı bir su aktı… Perşembeler Pazartesilerin yerini almıştı… İşte böyle şeyler, anladın mı? İçimden geldiği gibi. Nasıl demişti yorumlarda driftöz, iyice salınca hoooop güzel güzel çiziverdi Van Gogh. Ya ben nasıl salayım? Ulan telefon olmadan işemeye bile gidilmeyen bu çağda ner’lere ne yazayım? Hangi Jaleler okusun beni? Jaleler tükenmez Cemiller dinmez… Kavuklar minaremiz… Tanrımıza hamdolsun. Soool.