dünyadaki bütün insanların en az babası kadar acımasız olduğunu düşünürken -kendi- yanaklarını azı dişleri arasına sıkıştırmış yürüyordu.
kendince seksiydi.
istese de kızgın bakamayacak kirpiklere sahipti.
parası çok olan insanlardan babası kadar nefret ediyordu.
üstünde kapşonlu, arkası beyaz ve yıldızlarla kaplı poları vardı ve sol tarafından gözüken beyaz fanila sefaletini gösteriyordu.
kamburfelekti.
altında çakma tozlu adidas eşofmanı ve büyük geldiği için taban koydurduğu yırtık, markasız ayakkabısı ile karanlıkta yürüyor; dudağını öpücük şekline getirip, tiki olan üst dudağını -kendi- koca burnuna değdiriyordu.
karşıdan karşıya geçecekken önce sola, sonra sola ve tekrar sola baktı.
sağ taraftan gelen kalabalık arabanın sarı ışıkları onu durdurdu.
korktu.
kalabalık arabadaki gençsakallızenginşoförçocuk “buyur yol senin” manasında bir hareket yaptı çenesiyle.
ve…
baş parmağı hariç diğer dört parmağını bitiştirerek elini havaya kaldırarak.
ve…
gülümseyerek.
ve…
karşı cins olmayan birine.
tikli olan baktı ve başını “eyvallah” manasına gelecek şekilde sola kıvırdı.
daha önceden yaptığı gibi yürümeye…
kapşonunu takarak devam etti.
sevdim bunu ben eyv 🙂