“Bir insanın kendisinden çok şey istemesini anlıyor ve onaylıyorum.
Ama bu isteği başkaları üzerine de yayar, yaşamını iyi uğruna sürdürülecek bir “savaşa” dönüştürürse, bu konuda bir yargı vermekten kaçınırım; çünkü savaşa, eyleme, muhalefete en ufak değer vermeyen biriyim; dünyayı değiştirmeye yönelik her girişimin, sonunda savaşa ve şiddete yol açacağını bildiğimi sanıyorum, bu yüzden hiçbir muhalefet cephesinde yer alamam, çünkü bunun beraberinde getireceği sonuçları onaylamam düşünülemez.
Yeryüzünün haksızlık ve kötülük hastalığından kurtarılabileceğini olası görmüyorum.
Bizim değiştirebileceğimiz ve değiştirmemiz gereken bir şey varsa, kendimizdir, bizim sabırsızlığımız, bizim bencilliğimiz (düşünsel bencillik de içindedir bunun), bizim alınganlığımız, sevgi ve hoşgörü eksikliğimizdir.
Bunun dışında dünyayı değiştirmeye yönelik her girişimi, ne kadar iyi niyetle yola koyulursa koyulsun, yararsız buluyorum.”
“Binlerce kişinin silah taşıyarak bir arada yürümesiyle beslenen bir kardeşlik duygusunu ne askerî, ne de devrimci biçimiyle kabullenemem.”
Bu sefer yazılanları kimin söylediğini yazmama nedenim, sözleri veya yazarı çok sevmemden kaynaklı değil. Yazan, zaten mükemmel bir yazar-romancı. Buna şüphe duyulmuyor dünya tarafından ama size uymuyorsa düşünceleri, kıyasıya ve çekinmeden eleştirebilesiniz diye yazmadım. Yoksa başka bir nedeni yok.
(2023’ten gelen düzenleme, Hesse yazmış arkadaşlar, şu şovmen buster’a uymayın)
Şu an yaşadıklarımıza, bir süredir yaşadıklarımıza, yaşıyor olduklarımıza, suskunluklarıma, neredeyse hiç girmediğim politika hakkında düşüncelerime örnek teşkil etsin diye yazdım buraya. Benim için budur. (Bir nedeni de internette bulunmaması.)
Demokrasi anlayışım ise Eflatun ile benzerdir. Eflatun ne diyor:
“Demokratik rejim halkı aydınlatmaktan çok, halka yaltaklanan bir rejimdir ve demokrasinin muhtemel sonucu tiranlıktır. Toplumda daha bilgili, daha yetenekli olan insanların böyle olmayanları yönetmesi gerekmektedir.”
İkinci kısmı atarak şu cümleyi eklemek daha mantıklı: Devleti filozofların yönetmesi gerekir. Ya da devleti yönetenler filozoflaşmalıdır.
Yeryüzünü haksızlık ve kötülük haksızlığından kurtarabilmek denilen şey olası değil evet bunu iki yanlı düşünüyorum ilki iyi olduğu gibi kötüye de yer olmalı yeryüzünde kötü insanlar olmalı sebepli sebepsiz kötü şeylere yol açan ama bunu dengeleyen ve mücadelesi olan sonuçsuz gibi görünse de enerjisini yeryüzüne iyilik olarak yayan ben de ursula l.quin Mülksüzler'den bir alıntı yapmak istiyorum diyor ki "Almak istediğiniz her şey için kendinizi vermelisiniz.Devrimi yapamazsınız.Devrimi satın alamazsınız.Devrim olabilirsiniz ancak.Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiçbir yerde değildir."Burdaki devrim değişim dönüşüm.Evet bazen rastlıyorum kitapları filmleri sonu için okuyup izleyen insanlara önemli olan izlerken ki okurken ki hissetimlerimizse eğer somut bir şeylere gereksinim nedendir?Bu yolda ilerken ki 60 70 yıllık yolumuzda hisler uğruna yapmak istediklerimiz için çabalamak sırf dünyayı değiştirmek meselesi için değil bazen yaşamak basit bir yaşamak meselesidir belki.
Böyle güzel yorumları çok seviyorum. Öncelikle onu söyleyeyim, fikir çatışmalarını, içinde edebiyat geçen alıntıları, dolu yorumları vs.
Ursula'ya haksızlık etmek istemem, saygı duyduğum bir yazar. Roman ile deneme arasında da biraz fark var. Romanda söylenen bir söz yazarın değil anlatıcının düşüncesi diye içinden çıkılabilir, denemede böyle bir lüks söz konusu değil. İhtimal ki alıntıladığım yazar Ursula’nın sevdiklerinden de olabilir.
Bir de insanları bir şeyler yapabileceğine inandırmaya çalışan kitaplar var. Özenle böyle yazılmışlar. Özgürlük, barış, eşitlik ilkesiyle. Çünkü yazar (sadece Ursula’dan bahsetmediğimi anlamışsındır), dünyayı değiştiremeyeceğini biliyor. Bunu kabullenmiş. Kendi yarattığı başka dünyasında bu kabullendiklerini haykırmak istiyor. Benim düşüncem bu yönde en azından.
Yazma uğraşısını kesinlikle kendi düşünceleriyle karıştırmamalıyız. Ben bir yazarın kendisini ancak deneme, köşe yazısı veya makalelerini okuyunca severim, sevebilirim. Eğer kurmaca bir şey okuyorsam o kitabı severim, ama kitabı yazanı seviyorum diyemem. Yazdıklarını okumayı sevdiğim yazar olabilir belki.
Neyse çok karıştırdım ve uzadı, başka yerlere kaydı. Temelde yorumunuzu beğendim. Sizin gibi düşünenlerin olması da hoşuma gitmiyor değil, kesinlikle seviniyorum bu düşüncedeki insanları gördükçe. Ne yazık ki ben, ‘başka bir dünya mümkün’e katılmıyorum. Demek içimde yok =)
Not: “Hisler uğruna çabalamak” hoşuma gitti. Ne demek bu? Yaşama meselesi olamaz bu benim için, çünkü bir önceki kayıtta da belirttiğim gibi özgür değiliz ki, hiçbir zaman da olamayacağız ki bu hisler uğruna çabalamak mümkün olsun. Yoksa siz de, mümkün olmadığı için çabalamak hoşumuza gidiyor mu diyorsunuz?
Ursula'nın bu sözlerini yazmam aslında ursulanın vs.başka bir yazarın katıldığı katılmadığı düşüncelerini aktarmak için değil benim anlatmak istediğim şeylerin tamamlayıcısı hatta benim düşüncelerimin devam ettiricisi olduğu için.Ben de değilim başka bir dünya olabilir azminde anlatmak istediğim çabalamak kavramı yaşamaya devam etmek.Bunu siyasi sosyal bireysel vs.bütün yönlerinden düşünebiliriz.Boyun eğmek gibi görünse de herkes kendi yaşadıklarına rağmen rağmen diyorum çünkü bir şekil yolumuz hüzün koyup devam ediyoruz(ki bazen seviyorum bu durumu)bu çabalamak gibi süregelen olaylar devam ederken bile.Hisler uğruna çabalamak bu ise benle ilgili.Benim yaptığım.Ben sokaklardayım tüm gün gecelere kadar ve bir sürü insanla tanımadığım bir sürü insanla konuşuyorum(işim gereği)hikayelerinden birer parça bana siniyor benim kelimelerim belki onlara değişmeyeceğini bildiğim bir olay için çabalıyor gibi görünüyorum lakin olay aslen tamamen farklı insanların yaşamlarını mini mini bir kaç dakikası bazen 5 10 dakikası hikayelerini kendime katarak hissettiklerimle o günü bitirmem ve deli gibi yorulmama rağmen o sokaktan ayrılmamamın tek sebebi insanların bana hissetikleri ve benim onların yüz çizgilerine, acele acele yürürken durdurup 5 dakikalrını alırken , verdikleri enerjiye,parfümlerine,ter kokularına mimiklerine,anlattığım şeylerin değişmeyeceğine beni inandırmaya çalışırken ki halleri,ekonomiden,siyasetten,kendi hayatlarından anlattıklarıyla beni eksilemeye çalışırken ki hallerine ihtiyacım var.Sebebi evet yaşamak meselesi yoktur ama hissettiğim şeylerin devamını farklılığını sağlayan hisler.Çoşkunluk diyorum hislerin çoşkunluğu. Her gün bir değişik ben bunu daha ki gibi istiyorum.Sizce de hissettiklerim için çabalamıyor muyum?
Buna dediğiniz gibi "ihtiyacınız varsa" zaten bir şey demeye gerek yok. Çabalıyorsunuz, bu görünüyor. Umarım çabalarınızın bir karşılığını alırsınız, gerçi sizin çabanızın bir gözle görülür geridönüşü oluyor mu, ya da olacak mı bilemiyorum.
Ben şunu sevmiyorum, insanları farkına vardırmayı. Bence insan kendi kendine farkına varabilmeli bazı şeylerin. Bu zor biliyorum, belki çok şey istiyorum ama düşüncem bu yönde.
Kesinlikle tek bir fikre ve insana ihtiyacı yok. Kendi araştırmalı, kendi istemeli, kendi doğrusunu kendi bulmalı. Ha, en sonunda, belki insana ihtiyaç olabilir fikir çarpışmaları için. Ama bir şeylerin ayırdına varma serüvenine insansız, ve tamamen saf ve de salt kendi düşüncesiyle adım atmalı. Bunu kendi istemeli. Bence kritik olan bu.
Hiçbir şeyi değiştirmeyecek ben dışındaki hiçbir şeyi.Gayet hak veriyorum söylediklerinize.Sizle konuşmayı seviyorum teşekkür ederim:)
Sizin dışınızdaki bir şey değiştirmeyecekse de çok güzel, kendiniz için bir şey yapmanız. Ben en çok bunu seviyorum.
O meşhur adsızdınız demek, ben başka biri sanmıştım. Ben de sizinle konuşmayı seviyorum, sağ olun, iyi bakın kendinize =)