Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Eski Defterler (gerçek anlamda)

Etrafı toparlarken neredeyse taşındığımdan beri ellemediğim, en eskisi 10 küsür sene önce tutulmuş defterlerime denk geldim. Bir süre sonra sürekli ve her gün yemek yapmaya alışmış birinin yazılarına dünmüş karalamalarımı okudum, oysa ilk başlarken ne de özenli yazmış, ne ilk sayfa alıntıları yapmışmışmışmışım. Bazı defterler bitmiş, bazıları yarım… İçlerinden bazıları sadece kitap ve bazıları sadece film alıntıları ile dolu. O defterlerde kendime ne kadar az yer vermişim diye düşündüm. Öykü taslakları bazılarında, bazıları türlü türlü listelerle dolu, Loe gibi. Buraya kendimden, daha doğrusu hislerimden olan birini yazmak istedim:

“X aradı. Sanırım psikolojimle de dalga geçti, tam anlayamadım ama olsun. Aradı ya, sen ona bak. Biraz güzel ve tatlılıkla başlayan konuşmamız, şevkten ve zevkten ve tutkudan ve her daim olan aşırılıklardan, çoştan çok uzak, huzurlu ve sıradandı. Anne ile konuşmak gibiydi. Artık sadece arkadaş olabileceğimizi anladığım, kesinlikle hiçbir şey içermeyen, bizi biz yapan her şeyden uzakta, neredeyse ereksiyonsuz ve ıslanmasız bir konuşmaydı bile diyebilirim, yavan, tatsız-tutsuz. Yine de biraz hoşuma gitti.”

Bu paragrafın yine de biraz hoşuma gitti lafı ile bitmesi beni hem üzüyor, hem hüzünlendiriyor, hem düşündürüyor, hem de güldürüyor. O kadar konuşma nereye gitti cancaazım yani? Madem anne gibi idi, yok efendim sadece arkadaş olmalık idi, yok bizi biz yapanlardan uzaktı diye hissettiğin bir şey ne diye biraz da hoşuna gider ki? 

Beni çok güldürüyorsun küçüğüm, beni çok üzüyorsun bebeğim, sana bazen çok ama çok üzülüyorum bilesin. Hep de böyle kalacağını bildiğim için pek bir şey de diyemiyorum ama ah be güzelim…

,

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »