Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Midemi Bulandıran Şeyler

Bunu seri olarak yapmayı tasarladım.

İlk sayısında yer vereceğim konuysa kesinlikle nitelikli edebiyattan az anlayan insanlar. Bu kişileri bir milyon kilometreden seçebilirsiniz. Pek bir şey bilmedikleri gibi, çok şey konuşmaya çalışırlar. Durduk yere yazarlardan alıntılar yapıp, bir şey biliyormuş havalarına girmeye bayılırlar. Acınası bir durum. Bazıları vardır, iğreti durmaz; bazılarının yapmacıklıkları bellidir ya, onu diyorum işte.*

Kitapları çantalarında değil, ellerindedir. Tırnak içine alarak konuşurlar. Yazarlar hatta. Oldukça kötü yazarlar. Senin onları yermemek için sustuğunun farkında olmazlar. Ya da seni yeterli görmediğinden. Kitapların arasında fotoğraf çektirirler, sosyal mecrada muhalif tutum sergilemeye çalışırlar. Farklı davranmaya çalışırlar, çok itici olduklarını bilmeden yaşarlar. İnsanların değerlerini aşağılarlar, garip laflara meraklıdırlar. Kendilerini bir şey zannederek yaşarlar. Tavırlıdırlar.

Özellikle sözlüklerde, twitter’da ve facebook’ta (bu son ikisine üye olmadığımı belirtmede lüzum görmüyorum) yeni okudukları ve aptalca etkilendikleri sözleri yazarlar, aklı-evvel hareketlerle çevresindeki o kadarcık bile okumamış insanlara hava yapmaya çalışırlar. Kötüsü bunun hiç farkında değilmiş, sanki hiç de bunlar için yapmıyorlarmış gibi bir de dostu olduğunuz için sizi suçlarlar. Tamamen okumayı sevenler kendilerinden faydalansın diye yapıyorlarmış. Çok faydalanacak insanlar var ya etraflarında ya da bunu dört gözle bekleyenler.

Sözgelimi bir kitabın son cümlesi, yakınındakinin bilmemkaçıncı paragrafının bilmemkaçıncı cümlesi gibi başlıklara yazılar yazarlar. Bol bol konu içerikli bilgiler, örnekler yazarlar. Ama bilmezler ki “spoiler” dediğimiz o tabir, tam da yazan ya da okuyan kesimin kullanmayacağı, bunlardan bahsetmeden konuyu ve hislerini anlatabilecekleri bir şanstır esasında. Bir kitabın içeriğini, sonunu vs. özellikle belirtmek, egonun, dahası ezikliğin ve hava atmaya çalışırken kendi ayağına çelme takmanın dik âlâsıdır.

*

Yahu okumak, ne zamandan beri böyle bir şey oldu onu da anlamıyorum. Hava atma gereci filan. “Okuyorum, hayal ediyorum eki eki, siz boşa zaman geçiriyorsunuz,” değil arkadaşım okumak, bunu belirtmek zorunda hissetmek kendini. Siz çok yanlış anlamışsınız.

Okumak, sadece okumaktır. Bunu belirmek zorunda hissetmemektir tam tersi. Muhabbet açmak için değil, konusu geçerse konuşmaktır.

Egonun şişmesi değil, küçülmesi, küçücük olmasıdır. Çünkü esasında hiçbir şeye zaman yetmez ve ne kadar erken olursa olsun her şeye geç kalınmıştır.

Okursan eğer, ve sen gerçek bir okursan eğer kimseye hava yapmazsın bununla, gizli gizli okursun, sakına sakına açarsın kapağını kitabın, tümüyle ona konsantre olabildiğin alanlarda okursun. Önce kitabın fotoğrafını sosyal mecralara yükleyip sonra okumaya başlamazsın kesinlikle.

Müzikle, kalabalıkta, arabada okumazsın, (çünkü bilirsin ki müziğin hakkını veremezsin eğer okuyorsan), yalnızken okursun. Hakkını vererek okursun. Bunu paylaşma amacı da gütmezsin.

Çok sevdiklerine önerebilirsin ama tavsiye edecek kıvama hiçbir zaman erişemezsin.

*Edebiyatla ilgili yazıların çok azını samimi buluyorum ne yazık ki. Bunlar çoğu zaman insanların öteki insanları etkilemek için yaptıklarını düşünmüyor, biliyorum. Bu işi samimiyetle yapanlarınsa kesinlikle bu mecralarda işlerinin olmayacağını, keşiş hayatı süreceklerini de biliyorum.

Dahası bu gibi yazılar yazanları bile samimi bulmayacaklarından eminim.
, , , ,

6 responses to “Midemi Bulandıran Şeyler”

  1. Aylak Kedi Avatar

    sağlam yazı olmuş açıkçası şu an düşünüyorum öyle miyim değil miyim diye

  2. buster Avatar

    Yazarken ben de düşündüm. Kendimi yani. Sonuçta yapmacık dünya, ne kadar sağlam kalabilirsin ki?

  3. Aylak Kedi Avatar

    şindi şöle bişi var;

    senin blogun ya da benimkisi, baktığın zaman, mesela sağda, yazarlar var. neden koydun/m onları oraya? seviyoruz. orada durmasalar da seviyoruz. ama duruyorlar. ya da bu bloglar, zevklerimizi fikirlerimizi sergilediğimiz yerler, bunlar da bir şekilde gösteriş, değil mi? senin bu yazıyı yazman da misal yazdığın insanlardan kendini ayrı yerde tutup "bak bunlar böyle yapıyorlar öğ" anlamına gelmiyor mu?

    biz de aynı bokun lacivertiyiz gibime geliyor.

  4. zefir_edebiyat Avatar

    Yazarlık bir ego uğraşısı… Eline kalem alanherkes egosunu ister istemez konuşturuyor. Sonuç olarak edebiyat bir ego sorgulaması ve gösterişi sanatıdır. Maalesef böyle oldu demiyorum çünkü insanlık tarihinden bu yana işler böyle yürüyor.Bundan kaçış yok, okuyucu olarak da bak bu ego ne demiş bak şöyle yorumlamış demeden geçemiyor insan… En nihayetinde hayatımızı belirleyen değerler içersinde edebiyatın ve bu egolu yazarların ve bu egolu okuyucuların çok küçük bir payı var… Belki de bu küçük pay için şükretmeliyiz çoğu zaman. Fazla zarar veremezler merak etmeyin.

  5. buster Avatar

    Zaten ben yazımın son cümlesinde belirttim o son dediğin durumu.

    Zevklerimizi ve fikirlerimizi belirtmekle, benim dediğim arasında çok fark var bence, ben yapmacık bir hava sezmiyorum, benim tüm sıkıntım o. Herkes fazlasıyla samimiyetsiz, diye düşünüyorum.

  6. buster Avatar

    Tamamen katılmıyorum. (Bu, yazılanın bir kısmına katılıyorum anlamına da gelebilir, hiçbirine de katılmadığım anlamına gelebilir sanırım. Yazarken fark ettim. Bende bir hata oldu galiba, neyse.)

    Bence değil, evet ego uğraşısı gibi sınırlandırabiliriz ama şöyle bir şey var, ki bunu belirttim yazıda da: İnsan hiçbir zaman tamamlanamaz. Hiçbir zaman her şeyi öğrenemez, bildikleri bilmediklerinin yanında hiçtir. Ve bu hiçlik kimseyi egolu yapmamalı. Egolu yapıyorsa da o çok iyi bildikleri ve bildikleri için de övündükleri yazarların ölüşlerini düşünsünler. O zaman belki de bu burun büyüklüğünün ne kadar gereksiz olduğunu anlarlar.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »