Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Midem

Bir şekilde dönüp dolaşıp insan olmanın getirdiği bütün o zavallılıkların başladığı yere geri dönüyorum. Hep aynı düşünce içimi patlatıyor, parçalamıyor. Kalp atışlarımda aynı soru. Bu nasıl başlıyor, nasıl geçiyor bilmiyorum. Hasbelkader hayata geldim, ve bir süre sonra hayatta olmayacağım. Şimdi bunu bilerek yaşamak nasıl mümkün? Ne yapmalı, nasıl, kim için; hayatta hiçbir şey yapmadan yaşayan insanla, bir şeyler için çabalayarak yaşayan insanın farkı nedir, çaba nedir, kim içindir; beni “iyi” olmaya zorlayan güç nereden geliyor, “iyi” ne zamandır iyi?

Aşk mı doğaldır nefret mi, hangisi sonradan edinilir?

Oysa umut, hayal kırıklığını arttırır. “Denedim en azından,” diye bir şey yoktur. Denersin ve daha da üzülürsün, denemezsin aklında kalır. Ve zaman bir şekilde geçer. Deneyip başaran azdır, ötekilere ilham verir, deneyip başaranlar tarafından kurulmuş tezgâhın ürünleridir. Posası çıkmıştır.

Sanata dair hiçbir şey yapmayan insan eninde sonunda unutulmaya ve boşuna yaşamaya mahkûmdur. Peki o adamın intihar etmemesinin nedeni nedir, şimdiden unutulmaya başlansa ne değişir? İyi bir şeyler ortaya koyamayacak insanın ve artık bunu da anladıktan sonra onu hayata bağlayan nedir? Çocuğu, evcil hayvanı, kendini ona önemli hissettirenleri dışında.

“Sanatçı olacağım,” diye yola çıkıp, para kazanmak için ruhunu satan insan bir daha arkadaşlarının yüzüne nasıl bakar, nasıl “Para bir araç,” der? Zengin çocukların lafları bunlar. “Para önemli bundan sonra hayatıma para kazanmak için devam edeceğim, ölene dek,” demeli ve uzatılmamalı.

Peki buradaki ikilem, önce deneyenlerden sonra vazgeçenlerden tiksinme. Bu yazıyı yazarken geçen süre, peki sizden çaldığım zaman, kimseye iade edemeyeceğim sözler. Siz. Kötü yazılmış kitaplar, kötü sanat, hiçbir şeyden anlamayanlar, hiçbir şeyden anlamayıp bunu sorun etmeyenler, midemi bulandıran insanlar, siz. Ölün daha iyi.

, ,

4 responses to “Midem”

  1. Adsız Avatar
    Adsız

    Hergün okuyorum bu yazıyı.uzun zamandır fazlasıyla rahatsılanmıştım iyice kıvrandırdı bu yazı beni.Yayabileceğim kadar yaydım.Hani demiştin ya öceki yazılarından birinde bir yazı rahatsızlandırmalı beni diye .Ondan okusun insanlar dedim.Ve geridönüş vermek istiyorum sana kıvrananlar var böyle ve birşekilde destek de veriyor ayrı bi şekilde(biliyorum bu da hiç iyi bi bilinçaltına dayanmıyor).Ama biliyorumki mide de bazen tutar.Değil mi? Miden nasıl şimdi?

  2. buster Avatar

    Siz adsızlar olmasanız daha kötü olabilirdi, çok teşekkürler ve teşekkürler yani =)

  3. Avare Karınca Avatar

    Umut yeni hayalkırıklıkları edinebilmesi için insanoğlunun içine yerleştirilmiş bir "kendini imha ateşleyicisi". "Denedim en azından" denir, denmelidir de. Bir şeyin insanın içinde kalması bariz verem/kanser sebebidir. Denemek lazımdır. Deneyip başarılı olamamak da olağandır.

    Kimse bir şey olmuyor aslında, öyle sanıyor, olduğunu sandırıyor. Yani sanatta ya da herhangi bir şeyde, onaylanmış/ödüllenmiş/saygınlaşmış olmak sonuç değil aslında, varış değil. (Aklıma Jonas geldi.) Yaşam denilen şey, farklı versiyonları ile hep bu döngü içinde tutunmaya çalışmak: umut-hayalkırıklığı-umut-hayalkırıklığı… Arayış şu ki; insanlıktan bir şey yitirmeden, ruhunu kaybetmeden, yaşayabilecek şekilde üretmek belki de. Üretimlerin hepsi paraya dönmüyor, hele ki sanatta. İşte deneme burada. Sanatçı kişi, ideali bulma konusunda, diğer kimselerden daha üretken olabilir hatta.

    Kendi yörüngene giriyorsun, ondan bu bulantı. Geçecek.

    =)(=

  4. buster Avatar

    Kimse bir şey olmuyor aslında hariç katılıyorum, bence yetmiş seksen yaşına geldiğinde en azından gurur duyabileceğin bir şey yapabilmek önemli. Bir şey olduğunu "sanmak" ile, bir şey "olmak" bence farklı hahahaha

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »