Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Ahmet Erhan Anım

Geçenlerde sipariş verecektim internetten, yine kitap alacaktım.

Bakarken kitaplara, imzalı olanlara da bakayım, dedim, Uygun bir şey çıkarsa alırım. Garip olan bu değildi.

Ahmet Erhan’ın ilk şiir kitabının, ilk baskısının imzalısını gördüm. Dedim, Alsam mı almasam mı.

Yine hayaller kurmaya başladım, dedim, Nasılsa ileride yazar olacağım, Ahmet Abi genç, alırım imzalatırım, hem de kendi adıma. Zaten çok da beğenmemiştim son aldığım kitabını.

Aldım.

Neden aldım hatırlamıyorum, ama aldım.

Geçenlerde yazışıyoruz, mektup arkadaşımla. İnternet üzerinden. Dedim böyle böyle bir yazar var, 1 Ağustos’ta. Tanıyorum ben onu, dedi o da.

Bir şeyler oldu ve okuyamadım onu, dün geceye dek. İçim sıkıldı ve kitabı bıraktım.

Sabah kalkınca okudum, bitirdim ve kitaplığa koydum. Açtım bilgisayarı ve öldüğünü gördüm.

Onca ölmeli şiir, üzerimde yarattığı etki, ‘Bugün de ölmedim anne’ diye sevinirken bir gece ölmek. Oysa tanışacaktık, ben kitabımı kendi adıma imzalatacaktım, sen beni sevecektin, hikâyelerimi beğenecektin. Amerikalı şairlerden bahsedecektik.

Hiç tanımadığım bir insanı çok seviyorum artık, öyle fazla okumadan üstelik.

Bu yazı da yazılacaktı, alıntı yapılacaktı birkaç şiirinden. ’80 öncesi insanları anlamak için bu kitap okunmalı diyecektim. Ve insanları anlamak için de. Çünkü ’80 öncesi ve sonrasıyla insanları çok değiştirmiş diyecektim. Ve buna, benim bir zamanlar inanmadığım gibi inanmıyorsanız, yakılan her kitabın ardından gözyaşı döken bu abimi okuyun diyecektim.

Sonra hakkı verilmiyor pek diyecektim bilmiş bi’ edayla, Cahit Külebi gibi. Sonra Cahit Amca’dan birkaç şiir koyacaktım. Ondan bahsedecektim. Bak bu adamı da bilmiyorlar diyecektim. Bunları hiç okumadı kimse bunca yıl, görmezden gelindi filan.

Bu yazı da hiç yazılmayacaktı. Ne güzel olurdu. Ve keşke hiç yazılmasaydı.

“Gözlerim her renkte saklı bir karayı arardı.”

Acı, takunyalar giyererek yürürdü yüreğimde
Sevincinse tüyden ayakları vardı.”

“Sokaklara bakan pencerelerde
Gözlerimin izi kaldı artık.”

“Özlediklerim artık özlenmekten yorulurlar.”

“Mermerlerin üstüne kazınacak
Sözler söylemediler bu dünyada
Yüzleri bir ressama poz vermeye de
Hiç uygun değildir.
Çünkü değişir, acıdan sevince
Umuttan düş kırıklığına ikide bir.

Adlarını da aklında tutmaya çalışma.
Kahpece öldürüldüler dersin. Çok severlerdi bu
ülkeyi.
Böyle söylersin. Bir gün soran olursa.”

“…Bu tedirginlik, bu çılgınlık, bu sancı
Bir gün biterse eğer;
Bırakacağım şiir yazmayı.
Gidip portakal satacağım bir deniz kıyısında.
Ne bileyim, bir dalgıç da olabilirim örneğin
Sabahlara kadar yollarda dolaşabilirim
Üstelik sevdaya filan da tutulmamışken.
Ne bileyim, şimdi kurumuş olan göz pınarlarım
En küçük şeylerde bile boşanabilir örneğin…”

Seni Seviyorum. Hoşça kal.

, , , ,

6 responses to “Ahmet Erhan Anım”

  1. Avare Karınca Avatar

    =(((

    "Tesadüf neye denmez?" diye soran olursa, işte böyle şeylere denilmez. O da seni severdi, tanısaydı. =( Ama ruhlarınız tanışmıştır belki de. =(

  2. buster Avatar

    Bak ondan da bahsedecektim, biraz "çalakalem" yazdım, unutmuşum. Buna tesadüf demek çok saçma olur. Ama başka bir şey de diyemiyorum, çok garip ve üzücü =(

  3. Avare Karınca Avatar

    Bazı şeyleri (neyleri? hisleri belki de) anlatabilecek kelimeler, icat edilmedi henüz. =( Evet, garip ve üzücü.

  4. maviye iz süren Avatar

    çok sevdiğim bir şair çok üzüldüm ben de:/

  5. Elisabeth Vogler Avatar

    bazı şeylerin çok hüzünlü olması güzelliğini etkilemiyor, bu yaşadığın çok güzel..

  6. buster Avatar

    Kötüsü insan denilen mefhum alışmaya çok yatkın, şimdi de bu yüzden kızıyorum kendime. Acıyı bile tüketiyoruz hızla.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »