Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Harry Potter’ın Sevilme Nedeni

  Film hakkında konuşacağımdan, cevabım: Yardımcı oyuncuları.
  3 adet ergenin yanında 10 sene boyunca rol kesen oyuncuları şöyle bir yazalım. Önce bir yazalım çünkü. Çünküsüne sonra geleceğim. (Herhangi bir sırayla yazıyorum yanlış anlaşılma olmasın.)
  Alan Rickman, Timothy Spall, Maggie Smith, Ralph Fiennes, Jim Broadbent, Julie Walters, Kenneth Branagh, Gary Oldman, Emma Thompson, Helena Bonham Carter, Imelda Staunton, Richard Griffiths, Toby Jones, John Hurt, David Bradley, Michael Gambon, Robbie Coltrane.
  Yukarıya yazmayı unuttuğum, kesin filmde çok önemli rollerde olan isimler vardır. Çok da uğraşmadım açıkçası ama bu saydıklarımın hemen hepsi İngiltere ya da şöyle demek daha doğru olur Birleşik Krallık’ın en büyük oyuncuları.
  Başlayalım bakalım:
  Timothy gibi İngiltere’nin en başarılı oyuncularından birinin minicik bir rolü var. Çok üzücü. Emma gibi (dişlerine kurban) müthiş bir oyuncu da çok ufacık bir rolde. Kenneth gibi ünlü bir yönetmenin de zannediyorum yine tek bir filmde azıcık bir rolü var. Üstelik epey iticiydi.
  Bana göre yaşayan en büyük İngiliz oyuncu Jim Broadbent de birkaç filmde rol kesiyor sonlara doğru, yine pek fazla rolü yok.
  Peki bütün bunlar saygısızlık mı bu oyunculara? Düşüncem, kesinlikle olmadığı yönünde. Çünkü büyük ihtimal bu oyuncular ya para için kabul ediyor bu rolleri, ya da para için. Sanmıyorum ki kitabı okuyup, yapımcıların kapısına dayansın ve “Bana da bu film/kitapta rol verin allahsızlar, yoksa kendini öldüreceğim,” filan desin. Zaten filmde üçlü dışında fazla rolü olan kimsenin olmayacağı çok açık. Peki, bunca oyuncu neden var? Elbette para ve filme küçükleriyle giden büyükler için bir gittiğine değme hediyesi olarak belki. Her film 2,5 saatten fazla sürüyor neredeyse ve üç ergen büyücüyü izlemek sıkıcı olabilir yer yer. Üstelik tanıdık yüzler filmin kalitesini arttırır, özellikle de yardımcı oyuncu iseler.
  Gitgide büyüyoruz, oyunculuk anlamında bana göre biraz vites düşürsek de. Filme sonradan giren ve müthiş bir tat katan Helena‘yı atlamamak gerek. Kadın çirkin bu belli, ama çirkin bir güzelliği var. Buna ne deniyor bilemiyorum. Karizma gibi modası geçmiş terimler bence pek yavan. Çekicilik demek en iyisi sanırım. Tuhaf bir saflıkla birleşen cinsel çekicilik.
  Garry Oldman ise benim yine çok beğendiğim bir isim. Batman’de kimse söylemese de Joker‘i oynayabilecek kadar deli, yetenekli, karizmatiktir kendisi. Müfettiş Gordon rolüyse, Batman’in en ezik ve gereksiz tipi. Kusura bakma komiserim.
  Sonra Imelda Staunton var. Hayatımda tanıdığım en korkutucu kadınlardan biri. Vera Drake diye bir film vardı bilmem hatırlar mısınız, işte orada da böyleydi. Korkunç ve bu korkunçluğu altında müthiş iyi biri portresi altındaki korkunçluk. Anlatabiliyor muyum, bilmiyorum. Sürekli iyilik yapmaya çalışmanın verdiği korkunçluktan bahsediyorum.
  Doby ise biraz Gollum’u hatırlatsa da onun daha sevimlisi ve iyisi diyebiliriz. Çocuk hali. Onu da Toby Jones canlandırdı, belki de filmin en sevilen birkaç karakterinden biri oldu. Kendim için konuşursam ikinci sırada diyebilirim.
  Ralph Fiennes‘i tanımayan kadın pek azdır sanırım bu dünyada. Tanımayan varsa da görünce tanır. En önemli ikinci karakteri canlandırıyor film serisinde Harry’den sonra. Onun baş düşmanını. (Bu tabiri de hiç sevmedim bu arada.) Schindler’in Listesi’ndeki iyi adam olduğunu hatırlatmakta yarar var elbette.
  Maggie Smith‘i ve Julie Walters‘ı  ise bu para için mevzularından ayrı tutmak lazım. İlk filmden beri serideler ve onların filmlere kattığı inanılmaz bir şey var. Ne olduğunu tam tarif edemeyeceğim.
  Gelelim bana bu yazıyı yazdıran adama.Yani Severus Snape’e yani Alan Rickman‘a.
  Öncelikle müthiş bir oyunculuk sergilediğini düşünüyorum. Snape‘te kendimi ona yakın hissettiren bir şey vardı hep. İyi anlamında kastetmiyorum, belki en uyuz&karaktersiz gözüküyordu ve öyle olsaydı dahi kendisini sevmekten vazgeçmezdim. Tıpkı Aslan Kral‘da Scar‘ı sevdiğim ve onu anlayabildiğim gibi bir şey tam olarak da.
  Ama tam olarak bu da değil. Garip bir bağ vardı aramızda ve kendisinden zerre şüphelenmedim. Kesinlikle en sevdiğim karakterdi, kesinlikle filmi izlemeye devam ettiren karakterdi, kesinlikle en insan kalan karakterdi.
  Bütün bunların yanında salt iyi, veya salt kötü diyemeyeceğimiz karakterlerden biriydi ve belki de yazarın en önemli, en gizemli, üstünde en çok değişikliğe gidebileceği sınırları en geniş karakterdi Snape, ki bu da sonunda anlaşıldı.
  Snape gibi karakterler önemlidir çağımız romanlarında çünkü hep iyi olan, hep kötü olan karakterler 1800’lü yıllarda kaldı. Artık insanlar insan, ve bu tanım da çok acıklı. İnsandan her şeyi beklersin. En kötüsünden sadaka da, en iyisinden katil olmasını da. Bu bağlamda bence romandaki en başarılı karakter Snape ve biraz da Ron Weasley’di. Onu da belki başka yazıda açıklarım ama bu üstteki yazdıklarım ışığında değerlendirebilir filmi izlemiş olanlar ya da okuyanlar.
  Tam bu noktada da -sürprizbozacağım dikkat- yazarı Harry ve Hermione’yi sevgili yapmadığı, Ron’u tercih ettirdiği için de ayrıca kutlamak isterim. Bence en isabetli kararlarından biri.
  Eleştirimse bu kadar çok kitap yazması, bitirdikten sonra ara ve açıklayıcı şeylerden bahsetmesi. Belki daha kısa sürede açıklayacağı bir dizi olayı uzatması para kazanmak için, diyebilirim. Elbette yaptığı anlaşmalar yüzünden yayımcısının baskı yaptığı da doğrudur. Ama yazar kendini satmamalı diye düşünüyorum.
  Neyse efendim, benim gibi Harry Potter’ı çok sevmeyen, hatta o tip fantastik filmler sevmeyen (bence bu tanım benim için doğru değil, en kötü bir karakter bile beni nasıl çekmiş filme de bunca yazıyı yazdırmış görün ey insanı insan yapan özelliklerden mahrum yazarlar/filmciler) biri için oldukça uzun olan bu yazıyı sonlandırma vakti geldi.
Esen kalın.
Not: Başarısının bir sırrı da sanırım o dönemde bu seriyi seven çocuklarla birlikte, yazarın da, filmdeki oyuncuların da beraber büyümesi. Belki bir de Hagrid veya Dumbledore.
, , , ,

One response to “Harry Potter’ın Sevilme Nedeni”

  1. N.Narda Avatar

    Yardımcı oyuncular hakkındaki tespitine sonuna dek katılıyorum. Ama genele bakarsak, masal dinlemeyi(izlemeyi) seviyor işte insanoğlu :p

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »