Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Kafama Göre Şarkı Çevirileri #1 – “Paint the Moon – The Czars”

Selam melam, işte yine geldim.

Geçenlerde bir arkadaşımla şalterlerin attığı bir barda biralarımızı yudumlar ve laflarken (ben yine çok konuşurken) artık 2018 yılında parçaların, daha doğrusu salt müziğin, bu sanatın ve dahası disiplinin başına gelen en acıklı şeyin, çok kolay tüketilebilmeleri; çok kolay yayılmaları, ve çok kolay bıkılmaları olduğunu söyledim. Üretimi oldukça güç olan bir şey için de bu pek acıklı bir son. Ne denilebilir ki. Tek bir tuşla tekrar tekrar dinleyebildiğimiz, biz aramasak dahi bizim tarzımıza uygun şarkıların zaten uygulamalar/yazılımlar tarafından önerildiği, ve dipsiz bir kuyu olmasına rağmen dönüp dolaşıp aynı şeyleri dinlediğimiz; farklı ama benzer tatları denediğimiz kulak durumu şu yaşadıklarımız. Hatta uzatmak istemiyorum çünkü halihazırda şu yazının -zannediyorum- 6. ya da 7. veya 8. paragrafında değinmiştim duruma tamı tamına 1 sene önce. (Yaaa, üzücü evet, 1 sene geçmiş o zamandan.)

İşte, sevdiğim şeyleri paylaşamayan ben, kolay tükendiklerinden olsa gerek artık burada (blogda) sevdiğim veya çok olmasa da az sevdiğim ama sevdiğim, yahut aşırı çok sevip artık sevmekten bıktığım ya da gerçekten çok sevdiğim bazı şarkıların çevirilerini yapacağım kafama göre, biraz şiir soslu. (“Soslu” lafı nasıl da kötü durduuu, höeğhh.)

Kendi adıma, bu seriyi sadece yazmayı alışkanlık haline getirmek için kullanacağım aslında. Ama siz de okursanız elbette keyfinize göre şarkılar bulabilecek, dahası çevirilere gülüp eğlenebilecek, ya da sevebileceksiniz. Her şey karışılıklı şu hayatta korkmayın =P

Başlayacağım şarkıyı kahvaltı hazırlerken bulmuştum. Aylardan nisan ya da mayıs olmalıydı. Sadece adını gördüm ve listeme ekledim. Bu isimde bir şarkı kötü olamazdı çünkü, neyse ki bıkana dek dinledik de kendisini, şimdi sıra başkalarına geldi. Üstelik bugün gerçekten ay boyandı. Öyleyse:

“-Ay’ı Boyamak-

Bir rüya gördüm dün gece
Kâbustu aslını istersen
Sıkıntılara göğüs geremiyorduk artık
Ve kanter içindeydik
Gidemedim, ve bekledim öylece
Geceyarısı güneşini
Seni bırakmak istemedim bir türlü
Aslında biraz da kimsem yoktu ya, ondan belki

Artık Güneş’i boyamıyorum
Ay’ı boyuyorum, ve yıldızları
Bir sonbahar semasını belki
Kendimi boyuyorum
Serin açık denizlere,
Gri muğlak tonlarla, sadece izin verme
Hayatımı bu şekilde yaşamama
Sensiz

Boşver aldırma, boşver aldırma
Boşver, düşsün bulutlardan
Ve bırak şu dünyayı ardında

Acı çektiğini gördüm, ve kırdım dizlerimi
dibinde bittim, gördüm ki soluyordu rengin
Kaybediyordun aklını
Sana sadece bir su verebildim teskin edebileyim diye
Yenilmiş kalbini ve alayım uzaklara götürebileyim diye korkularını
Ki biliyoruz ikimiz de o korkuların içinde neleri bulacağımızı

Artık boyama Güneş’i
Ay’ı boya, ve yıldızları
Ve bir sonbahar semasını belki
Boya beni,
Serin açık denizlere,
Gri muğlak tonlarla, yalnızca şu hayatta
böyle bir başıma sensiz
ko’ma.”

Bu şarkının kendisi:

Bu benim daha çok sevdiğim akustik versiyonu:

Bu da belki ay ve yıldız boyamak isteyen olursa diye:

, ,

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »