Ama…

Birinin bu öyküyü uydurmuş ya da bulmuş olma ihtimali var. Ama… buna rağmen gerçektir.

Albert Camus’ye Mektup

           Çok Sevgili Bay,
  Felsefenin aslında tek bir sorunu olduğunu, bunun da intihar olduğunu söylediğinizi biliyorum. Çok da haklı olduğunuzun farkında olduğumu belirtmek isterim. Demeliyim ki siz göçtükten sonra, çok şey değişti bu dünyada.
  Öncelikle cep telefonu diye bir şey çıktı Albertciğim. Bu cep telefonlu insanlar, çok çabuk ürüyorlar. Nedenini anlayamadığım bir şekilde. Bu telefonlarla bütün toplu taşıma araçları dahil her yerde bağırarak ve hatta ineceği yere kadar konuşabilmekteler. İnsanların sıkıntılarını sen de duyuyorsun ister istemez Bayım. Dinlemek senin benden daha iyi bildiğin gibi bir şey gerektirir ama duymak öyle değil. Her şeyi duyarsın. Dinlemesen de duyuyorsun. Bilgisayar değilsin ki. (Bilgisayar dedim de sen onu da bilmiyorsun, şimdilik zamanımızda yaşayan insanlar birer bilgisayar deyip bahsi kapayalım, olur mu? Hem sen çok tanım sevmezsin ve bu da senin için yeterlidir, değil mi?)
  Bu insanların dertleri üstelik hiç bitmiyor. Biri kapıyor biri başlıyor, birini kapıyor ötekini arıyor. Özellikle kızlar bu işin elebaşları. İnsanları cinsiyetlerini göre ayırmak çok ayıp biliyorum Albertciğim ama n’apayım? Ağızlarını yaya yaya (Bu deyim de yeni çıktı sayılır; hatta ben de yeni çıkmış sayılırım, o yüzden bu kötü sözcükleri kullandığım için bana kızma sakın Bayım.) sanki kendi evindelermişcesine, saat kaç olursa olsun konuşuyorlar. Demem o ki hiçbir şey değişmedi hayatta iyi anlamda, her şey daha da kötüleşiyor. Bu telefonlardan müzik de dinlenebiliyor. Müziğin çok hafif çıkan sesine laf edebilen insanlar -bunlar da belli yaştaki baylar oluyor genelde-, konu kızlar ve onların konuşacağı, ama saatlerce konuşacağı, ama inene dek konuşacağı sevgilileri ya da dedikoduları olduklarında hiç ses edemiyorlar Albert Bey. İçimiz dışımız ayrımcılık olmuşken ben kadın ve erkek diye ayırmışım çok mu?
  Mamafih, benim onları eleştirel bir biçimde yaptığım gürültülü kendi kendime konuşmalarımdan korkuyorlar sevgili Bay. Buna inanabiliyor musunuz? Herkesin elinde canı olmayan bir cihaz var ve bunu kulağına götürüp konuşunca her şey süt liman, ve bağırarak ve susmamacasına konuşsan dâhi; ama elinde bir şey olmadan bağırarak konuşursan sana deli diyorlar. Sorarım sana sence hangisi delilik? Elinde saçma sapan bir cihazla mı konuşmak, yoksa kendi kendine mi? Hangi insan daha yalnızdır ayrıca ya da hangisi daha insan kalabilmiştir; elinde telefonu olan mı, olmayan mı?
  Tutunamıyorum Bay Camus. Olmuyor. İnsanları anlamaya adanmış bir ömür zaman kaybıdır Yabancı. Bu benim kendi sözüm evet. Beğendiniz mi, çok sağ olun. Fakat, kendi toplumumu geçtim ben artık Yabancı. Bu bir Veba’dır ve artık tüm dünya böyledir. Kaçacak yer yok Yabancı. Tek bir ülke var, o da dünya. Tek sorun o yüzden intihar. Şimdi seni daha iyi anlıyorum. Peki ne yapmalı? Sahiden cesaretim yok. Hâlâ insanları anlayamıyorken, Tanrıları anlamaya çalışmak da bir o kadar saçma değil mi Yabancı? Eskiden de böyle miydi? Esasen bunu merak ediyorum. Hem de çok merak ediyorum.
  Cevabınızı dört gözle bekleyeceğim. Bir de çağımızın çok iyi kalecilerinden birinin imzalı eldivenlerini takdim etmek istiyorum size naçizane.
Sonsuza kadar sizin,
C.

 

, , , ,

2 responses to “Albert Camus’ye Mektup”

  1. Emilia Avatar

    biraz kafka esintisi hissetmiş olsam da, camus'nün düşüş'ünü hatırlattı son paragraf.

    serzenişinizde yanınızdayım bay tambourine.
    camus'ye sevgilerimle.

  2. buster Avatar

    Hay bin kunduz, nasıl da görmemişim dün gece yorumu.

    Herkesin içinde biraz Kafka vardır ya da Kafka herkesin biraz içinde yahut herkes Kafka'nın içinde.

    Neyse biraz karıştı ama olsun, sen anlarsın.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Translate »